Etiket: Doğa

Isırık

Hayvan ısırıkları

Hayvan ısırıklarının çoğu, evde beslenen hayvanlardan kaynaklanır. Köpekler kedilerden daha fazla ısırırlar fakat kedi ısırmasında mikrop kapma olasılığı daha fazladır. Bu yüzden hayvan ısırıklarında en iyi tedavi önceden önlemini almaktır. Hayvan ısırmalarının çoğunlukla ev hayvanlarından kaynaklanır ama sokak köpek ve kedileri, kokarca, rakun, sincap, yarasa gibi doğadaki hayvanlar da her yıl binlerce kişiyi ısırmaktadır. Yabani hayvanlar çok tehlikelidirler. Çünkü kuduz virüsü taşıyabilirler, fakat hangi tür hayvan ısırırsa ısırsın kuduz virüsü için kontrol edilmesi şarttır.

Isırık

Acil Müdahale

Basit ısırıklar: Basit ısırıklara (deri açılmış ama yırtılma şeklinde değil ve hafif kanama) da diğer hafif yaralar gibi müdahale edilmelidir. Yara su ve sabun ile yıkanıp üzerine antibiyotikli bir merhem sürülmeli, ısırılan kişinin son 5 yıl içinde tetanoz aşısı olup olmadığı öğrenilmelidir. Eğer aşısı yoksa doktora veya acil yardıma başvurulmalıdır.

Önemli ısırıklar: Isırık sonucu yara yeri çok derin veya parçalanmış ise ve kan dinmiyorsa, kanı durdurmak için üzerine tampon yapılmalı ve hemen acil yardım çağrılmalıdır.

Mikrop kapmanın belirtileri: Yara yüzeysel dahi olsa, ısırılmadan sonraki saatler ve günlerde mikrop kapıp kapmadığı yakından izlenmelidir. Şişme, kızarma, cerahatli akıntı veya ağrı varsa derhal doktora başvurulmalıdır. Bazı hastalıklar ısırma veya çizilme yoluyla bulaşabilir. Yara çevresinde şişme ve ağrıdan başka ateş, baş ağrısı veya diğer grip benzeri belirtiler olabilir, bu gibi durumlarda derhal doktora başvurulmalıdır.

İnsan Isırıkları

İnsan ısırığı iki türdür. Birincisi, genelde ısırık olarak tanımlanan alt ve üst dişler arasında kalan etin sıkışmasını ifade eder. İkincisi, kavga ısırığı denen ve çene veya ağza yumruk atan kişinin elini karşı tarafın dişlerinin yırtmasıyla oluşan yaradır. İnsan ısırığı ısırıkların en tehlikelisidir. Çünkü kişiler utançtan veya mahkemeye verilme korkusuyla doktora başvurmaya çekinirler. Ayrıca insanların ağızlarındaki bakteriler çok tehlikeli olabilir. Salya ile yaraya geçen bakteriler vücutta önemli iltihaplara neden olabilirler. Ayrıca ısırık deri altına geçip tendon ve eklemleri de yaralayabilir.

Acil Bakım

Eğer bir insan tarafından ısırılınırsa, derhal doktora haber verilmeli. Kurban ısırığı kesinlikle kendi başına tedavi etmemelidir. Mikrop kapması halinde hastanede uzun süre kalınması gerekebilir, eklemlerde kalıcı sertlikler ve hatta kesilmeye kadar varan sorunlar çıkabilir. Kan tampon yaparak durdurulmalıdır, yara su ve sabunla temizlendikten sonra sarılmalıdır. Daha sonra doktora veya acil servise başvurulmalıdır.

Isırık

Böcek Isırmaları ve Sokmaları

Örümcek Isırığı

Kara Örümcek (Latrodectus mactans) 1. 5 cm. büyüklükte parlak ve siyah renktedir ve genelde midesinde kum saati şeklinde kırmızı bir leke vardır. Kahverengi örümcek (Laxosceles reclusa) uzun bacaklı ve vücudu ortalama 1 cm. civarındadır. Her iki tür de genelde karanlık köşelerde saklanırlar. Kara örümcek ıslak yerleri sever (yaş odun kümeleri, ıslak toprak birikintileri gibi). Kahverengi örümcek ise kuru çevreleri tercih eder. Kara örümceğin ısırığı çok ufak iğne batması gibi bir his yaratır. Bazen ısırılan kişi bunu hissetmeyebilir. Başlangıçta önce hafif bir şişme ve belli belirsiz kırmızı noktacıklar oluşur. Fakat birkaç saat içinde şiddetli bir ağrı ve sertlik belirir.

Üşüme, titreme, ateş, bulantı ve şiddetli karın ağrısı bunları takip eder. Isırık pek ender olarak ölüme neden olur. Kahverengi örümceğin ısırığı önce hafif bir sızı sonra ısırık çevresinde kırmızılık ve 8 saat içinde şiddetli bir karın ağrısı yapar. Isırığın çevresinde içi sıvı dolu bir sivilce belirir, sivilcenin derisi düşer ve kötü, derin bir yara bırakır. Vücudun reaksiyonu hafif ateş ve bulantıdan büyük halsizlik haline kadar değişebilir.

Isırık

Akrep Isırmaları Bazı akreplerin zehri öldürücü olabilir. Serin, nemli yerlerde yaşarlar; bodrum, çöplükler ve odunluklar en sevdiği yerlerdir. Genelde akşam serinliğinde ısırırlar. Öldürücü olan türlerle (Centruroides salpturatus) zararsız türleri ayırt etmek çok zor olduğundan, tüm akrep ısırıklarını acil tedaviye almak gerekir.

Arı, Eşek Arısı, Büyük Eşek Arısı, Ateş Karıncası veya Sarıceket sokması

Hymenoptera ailesinden gelen böceklerin zehrine alerjisi olan insan sayısı onda birdir. Böyle alerjisi olan kişilerde ise arının veya Hymenoptera ailesinden gelen bir böceğin sokması acil tedavi gerektiren ölümcül olabilecek ve anafilaktik reaksiyon denilen bir duruma yol açar. Arı sokmasına reaksiyon belirtileri, gözlerin çevresinde, dilde, dudaklarda veya boğazda şişme, nefes almakta zorluk, öksürme ve hırıltı ve vücutta hissizlik ve kramplar şeklinde ortaya çıkar. Ciltte ürtiker görülür. Dil sürçer ve huzursuzluk, zihinde bulanıklık, bulantı hissi ve kusma ve hatta baygınlık olabilir.

Kene Isırıkları Keneler, bitler gibi, çeşitli kuş ve hayvan cinslerinin tüyleri arasında yaşarlar. Esas tehlike keneden değil fakat kenenin taşıdığı ve Lyme Hastalığı denilen bir hastalığa yol açan bakterilerden gelmektedir. Lyme hastalığı bir cins artirit (eklem romatizması) belirtisi verir ama ayrıca başka tür belirtileri de olabilir. Kenelerin yaşadığı türden sık otluk veya çalılık alanlardan geçilmişse ve ciltte yuvarlak kırmızı lekeler görülürse, iltihap yapabilen kenedeki bakteriden şüphelenilebilir. Kene görünmemiş dahi olsa ısırabilir.

Isırık

Acil Tedavi

Hafif böcek ısırıkları: Bir arının veya böceğin iğnesi deride kalmışsa, dikkatli şekilde çıkarılmalıdır. Arı iğnelerinin özellikle uçları çıkarılırken daha fazla zehir akıtmamaya dikkat edilmelidir. Hafif böcek ısırmalarında yaranın üstüne karbonat, soğuk, ıslak bir bez veya buz küpleri koyarak acı hafifletilebilir. Hidrokortizonlu merhem veya kalamin losyonu sürerek kaşıntı ve şişme azaltılabilir. Eğer vücut hafif ısırmalara karşı kuvvetli reaksiyon verirse doktora başvurulmalıdır.

Zehirli sokmalar: Kara örümcek, kahverengi örümcek veya akrep sokarsa veya Hymenoptera ailesinden böcek ısırmalarına alerji varsa derhal acil yardım istenmelidir. Acil yardım çağrısında yapılmadan önce aşağıdaki önlemler alınmalıdır:

Isırık kolda veya bacaktaysa, eklemin üstünden (yara ile kalp arasında) sarılır. Bu zehirin yayılmasını durduracak veya yavaşlatacaktır. Sargı derinin hemen altındaki kanın akmasını yavaşlatacak kadar sıkı fakat kol veya bacaktaki kan dolaşımını engellemeyecek kadar da gevşek sarılmalıdır.

Isırığın üzerine soğuk suyla ıslatılmış veya arasına buz konmuş bir bez konur.

Sargı 5 dakika sonra açılmalı fakat kol ve bacak yere doğru sallanır bir durumda bırakılmalı.

Isırık

Derhal acil yardım çağrılmalı.

Arı sokmalarına karşı kurbanda alerji varsa doktoru kendisine özel bir ilaç paketi hazırlayabilir. Özellikle Hymenoptera ailesinden bir böceğin ısırma olasılığı yüksek olduğu mevsimlerde bu paket bulunmalıdır. Bunun içinde cilt altı iğnesi ve epinefrine (adrenalin) de bulunmalıdır.

Kene ısırığı: Ciltte dolaşan bir kene görülürse, dikkatlice alınmalıdır. Parmakların arasında ezilmemeli, ya ateşe atılmalı ya da iki taş arasında ezilmelidir. Sonra eller yıkanmalıdır. Kene eğer ısırmışsa ve deriye yapışmışsa çekerek çıkartmaya çalışılmamalıdır. Üzerine yağ dökülmesi, kenenin nefes almasını zorlaştıracaktır. Böylece gevşeyen kene cımbızla alınabilir. Kene çıkarıldıktan sonra o bölge su ve sabunla yıkanmalı ve birkaç gün hastalık belirtileri olup olmadığı gözlemlenmelidir.

Isırık

Yılan Isırmaları

Yılan ısırığı, bir yılanın dişleri ile sebep olduğu yaralanmadır. Yılanlar çoğu zaman avlarını ısırırlar, ancak sık görülmese de, genellikle savunma amaçlı olarak insanları da ısırdıkları olur. Çoğu yılan zehirsizdir ve sıklıkla avlarını zehir kullanmaktan ziyade boğarak öldürürler. Yine de zehirli yılanlar Antarktika haricinde her kıtada bulunurlar.

Isırıklar için önerilen ilkyardım yöntemleri yılanın yaşadığı bölgeye göre değişir. Bazı türlerin ısırığında etkili olan bir tedavi başka bir türün ısırığında etkisiz olabilir. Yılanların fiziksel görünüşleri farklı olabileceği için, genellikle bir türü tanımlamanın pratik bir yolu yoktur ve böyle durumlarda profesyonel tıbbi yardım aranmalıdır. Isırığın sonucu, yılanın türü, ısırılan vücut bölgesi, enjekte edilen zehir miktarı ve kurbanın yaşı gibi birçok etmene bağlıdır. Bütün ısırıklarda meydana gelen, dehşet ve taşikardi gibi semptomlar, kurbanın yaşadığı panikten kaynaklanır ve psikolojiktir.

Zehirli olmayan yılanların ısırıkları da sıklıkla dişin sebep olduğu yırtılma veya sonuçta oluşan enfeksiyon yüzünden hasar verebilir. Bir ısırık ayrıca potansiyel olarak ölümcül olan anaflaktik reaksiyonu tetikleyebilir. Yılanlara atfedilen ölümlerin sayısı bölgelere göre değişiklik gösterir. Avrupa ve Kuzey Amerika’da ölüm oranı göreli olarak düşük olsa da yılan ısırıkları ile birlikte gelen morbidite ve mortalite dünyanın pekçok bölgesi, ve özellikle de sağlık tesislerinin kısıtlı olduğu kırsal kesimler için ciddi bir sağlık problemidir.

Güney Asya, Güneydoğu Asya ve Sahraaltı Afrikası en fazla ısırığın meydana geldiği yerlerdir. Ayrıca Neotropik ve diğer ekvatoryal ve subtropikal bölgelerde de yüksek vaka sayısı olmaktadır. Her yılan binlerce insan yılan ısırıkları sebebiyle ölmektedir.Ancak, koruyucu ayakkabılar giymek, tehlikeli yılanların yaşadığı bilinen yerlerden uzak durmak gibi insanların alabileceği çok sayıda engelleyici tedbir bulunmaktadır.

Yılanların çoğu zehirli değildir. Fakat, çıngıraklı yılan, bazı su yılanları ve çamur yılanı, engerek cinsi yılanlar ve daha birçokları da zehirli türler olduğu için hiçbir zaman temas edilmemelidir. Zehirli yılanların çoğunun gözleri çizgi halinde ve ovaldir. Başları ise üçgen biçimindedir ve başlarının her iki yanında gözleriyle burun delikleri arasında ince bir çukurluk vardır. Bunlara topluca çukurlu zehirliler denilmesi de bu nedenledir. Çıngıraklı yılanların ise kuyrukları çevresindeki siyah halkalardan çıngırak gibi bir ses gelir.

Su yılanın ağzının içi beyazımsı pamuk gibi bir tabakayla kaplıdır. Çamur yılanın uzunluğu boyunca kırmızı, sarı ve siyah renkli halkalar vardır.

Isırık

Acil Tedavi

Yılan zehirli değilse ısırık güzelce yıkanıp, bir antibiyotik merhem sürüp sarılmalıdır. Bu tür ısırmalar genelde tehlikeli değil ama korkutucudur. Yılanın zehirli olduğundan şüpheleniliyorsa aşağıdaki önlemler alınmalıdır. Isırıldıktan sonra hemen sakin şekilde uzanılmalı ve mümkünse ısırığın bulunduğu bölge kalbe göre daha alt düzeyde tutulmalıdır. Bu pozisyon zehrin kan dolaşımına girmesini geciktirir.

Isırık çevresi kızarıp şişmeye başlar ve ağrı hissedilirse, büyük olasılıkla yılan zehirlidir. Isırık kol veya bacaktaysa, kalple ısırılan bölge arasında ısırığın 4-5 santim üzerinden sıkı bir sargı yapın. Sargı deri altındaki dolaşımı yavaşlatacak kadar sıkı fakat kol ve bacaktaki dolaşımı engellemeyecek kadar hafif olmalıdır. Sargıyı çıkarma işlemi bir doktor tarafından yapılmalıdır.

Yılanın zehirli olduğu anlaşılmışsa ve hastaneden 2 saatten fazla uzaklıkta bulunuluyorsa ve ısırma 15 dakika önce olmuşsa, steril bir bıçak veya jiletle diş yerlerinin her birinin üzerine 5-6 mm. derinlikte kesikler yapılmalı. Bu kesiklerin kol veya bacağın boyunca olması şarttır. Isıran mercan yılanı ise bu kesikler yapılmamalı, zehir emilmeli ve tükürülmelidir.

En kısa sürede acil yardım çağrılmalıdır.

Deniz Anası Sokmaları

Denizanasının çeşitli türleri ve daha başka deniz canlıları dokungaçlarında zehir taşırlar. Dokundukları anda hatta hayvan ölü olduğu durumlarda bile zehirleyebilirler. Acı, ağrı, yara (lezyon) ve kırmızılaşma en önemli belirtilerdir. Kana karışan zehir büyük miktarda ise, nefes darlığı, bulantı, mide krampları ve ruhsal bunalım hissi olur. Daha ciddi sokmalar kas kramplarına, baygınlığa, öksürüğe, kusmaya ve nefes almakta güçlüğe neden olur. Daha seyrek olmakla birlikte ölüme götürecek reaksiyonlar görülebilir.

Acil Bakım

Zehirli Denizanası türünden bir canlının ısırması halinde derhal sudan çıkılmalıdır. Şiddetli ağrı ve kramplar yüzmeyi engelleyip, boğulmaya neden olabilir. Isırmanın vereceği ızdırabı, sirke, tuz, şeker ve hatta kuru kum serperek hafifletilebilir. Yavaşça bu malzeme yaranın üzerine yayılmalıdır.

Yara temizlendikten 15-20 dakika sonra o bölge deniz suyuyla yıkanmalıdır. Tatlı su kullanılması ve derinin ovalanması daha çok zehir yayılmasına yol açar. Cilde yapılmış olan dokungaçlar alınmalıdır. Bunun için deniz suyu, kum veya talk pudrası, un veya karbonatla yapılmış bir macun kullanılmalıdır. Artık kalan parçacıklar bıçak veya deniz kabuğu gibi sert kenarlı bir madde ile sıyrılmalıdır. Bu işlemi yaparken mümkünse eldiven takılmalıdır.

0,5′lik hidrokortizon merhemi kullanılır. Bu, kızarıklık ve şişliği hafifletir. Uyuşturucu etkisi olan benzokain gibi bir merhem ağrıyı ve kalemin losyonu kaşıntıyı azaltabilir. Aspirin ve asetominofen gibi hafif analjezikler kullanılabilir. Daha şiddetli ısırıklarda mutlaka doktor tavsiyesi gerekir.

Asırlık Ağaçlar

Asırlık Ağaçlar

İnce gövdesi, zayıf dalları ve az sayıdaki yaprakları ile asırlık ağaçlara gıpta eden bir fidanın öyküsüdür, her insanın yaşamı. Kökündeki cevher aynıdır asırlık ağaçlarla ama o bilmez, sadece dışarıdan gelecek suya, topraktan aldıklarına ve güneşe bakar. Bir an önce büyümek ister; dallarını göğe uzatmak, yolculara gölge olmak, muhteşem görüntüsüyle herkesi etkilemek, kuşlara yuva olmak ister.

Baharda ekilmiştir, yazın güzelliğine şahit olmuş, henüz kışı görmemiştir. Ve sonbahar kendisini gösterdiğinde, sararan yaprakları canını sıkar. Yoksa büyümeden ölecek midir? Rüzgar ne kadar da çok sallar, sanki kökleri çıkıverecektir topraktan. Derken bir el uzanır imdadına, destekler çakar etrafına.

Sararıp dökülen yapraklarına engel olamaz ve köklerinin zayıflığını fark eder. İşte o zaman anlar toprağın altının, üstündeki kısımdan daha önemli olduğunu:üsteki kısmının sağlam ve güzel olması için, altındaki kısmın güçlendirilmesi gerektiğini. Görünen hayatın, görünmeyen hayata sımsıkı bağlarla bağlandıkça güçleneceğini ve güzelleşeceğini anlamış olur. Yoksa görünen hayat bir kaç aylık, bir iki mevsimlik tecrübe ile sonlanacaktır.

Köklerini derine uzattıkça tatmadığı suları tadan fidan daha da büyük, güçlenir ve bahar geldiğinde gökyüzüne uzatacağı fazladan dallara sahiptir artık. Yaprakları da artar. Hatta çiçek vermeye de başlamıştır. İşte o zaman toprağın altının, üstünden çok daha fazla önemli olduğuna bir kez daha şahit olur, daha da uzatır köklerini derinlere. Çiçekleri bu kadar az olmamalıdır.

Güzelliği, güzelleşmeyi sevdikçe büyüyen fidanın şahit olacağı daha çok şeyler vardır aslında. Çiçekleri bu yaz minik ve kısa ömürlü olmuştur. Bir kış daha geçer. Çiçekleri çoğaldığı gibi meyveye dönüşenleri de olmuştur. Meyve verebilmek, varlığına daha bir anlam katar. Oysa henüz meyvenin olgununu üreteceğini bilmiyordur. Ham bir meyve vermek bu kadar mutlu kılarsa, bir sürü ve olgun olgun meyveler vermek kim bilir ne güzeldir diye düşünür. Daha azimle köklerini uzatır durur. Kökleri derinlere daldıkça büyür, güçlenir, güzelleşir.

Bir bahar mevsimi, iki sevgili gelip gövdesine yaslanır, otururlar saatlerce. Bu güzel sevgiye şahitlik eder. Köklerinin önemini anlatmak ister gençlere, varlığıyla ibret olmak ister onlara. Gençler dinlemezler, üstelik kalkıp birde gövdesine adlarının baş harflerini kazırlar. Büyük olmanın olgunluğuyla ses çıkarmaz ve kendi kendine yarasını sarmayı da öğrenir. Yine de izini yok edemez. Bir şey daha anlar ki, dışarıdan gelen izler kendi varlığının nelere şahit olduğunun bir göstergesidir aslında ve daha da olgunlaşır.

Bitmez fidanın büyüme öyküsü. Daha kim bilir nelere şahit olacak. Genişleyen çapıyla hangi canlılara yuvalık edecek. İçi boşalsa bile, derinlere uzattığı kökleri sayesinde ayakta kalmayı öğrenecek ve öğretecek okumayı bilenlere. Bitki kökleri yardımıyla toprağın derinliklerini araştırır ve yiyeceğini temin eder. Kök uçları gayet narin yapılı olup bir nevi koruyucu kılıfla kaplıdır. Toprağı bir tirbuşon gibi helezoni hareketlerle deler. Küçük bir ot parçası gelişebilmek için bir mevsim esnasında toprağa tam 84.500 kök ve bir milyona yakın kök kılı salıverdiği tespit edilmiştir. Buna göre mesela yaşlı bir meşenin kök sistemi ne şekildedir? Ağacın toprakaltı kısımları da, tıpkı toprak üstündeki gibi, gövdeye tekabül eden bir ana kökle buna bağlı muhtelif büyüklükte dallardan ibarettir. Bu dalların uçlarından binlerce filiz ve milyonlarca kök kılı fışkırmıştır. Kök kılları, kılcal borucuklardır. Ağaç su ihtiyacını bunlar vasıtasıyla temin eder. Geri kalan kısımları su geçirmeyen bir yapıdadır. Onun için ağaçları sularken gövdenin dibini su ile doldurmanın faydası yoktur. Bilakis hortumu en dıştaki dalların altına doğru çevirmelisiniz. Toprakta kök kıllarının en sık bulunduğu kısım buralara tesadüf eder.

Manevi Asansörler

Suyun gövde boyunca yukarılara kadar çıkması nasıl mümkün olmaktadır? Botanikçiler bazı boyalar yardımıyla suyun çizdiği yolu takip etmişlerdir. Ağacın iç kısmı ,çok ince selüloz borucuklarından ibaret bir nevi tulumba şebekesiyle örülmüştür. Bu borucuklar kök uçlarından yaprak damarlarına kadar giderek topraktan alınan suyu bitkinin her tarafına naklederler. Suyu yukarı çeken kuvvetlerin başında yapraklardaki gözenekler vasıtasıyla vuku bulan terleme hadisesidir. Asırlık bir gürgen terleme ile günde takriben 50 litre su buharlaştırır. Bu da topraktan altı ayda 10 ton su çekebilecek bir kuvvet meydana getirmek demektir. Suyun yükselmesine tesir eden diğer iki kuvvet ise kılcal borulardaki suyun kohezyonla çekilmesi ve kökte meydana gelen basıncın suyu yukarı itmesidir. Bitkiye lazım olan suyun köklerdeki yapraklara kesintisiz olarak nakledilmesinde üç fiziki kuvvetin birbiriyle ittifak içinde aciz bitkilerin yardımına koşmalarının sebebi ne olabilir?

Uzun Ömür

Ağaçların ömrü insanlarınkinden çok daha uzundur. İnsan, hayatı boyunca durmadan kendini yıpratır, halbuki ağaçlar topladıkları kuvvetle seneden seneye büsbütün sağlamlaşırlar. Bir ağacın büyüklüğü ve yaşı için muayyen bir hudut yoktur. Meksika’da Ouaxaca şehri yakınında dev bir selvi bulunmaktadır. Ağacı kuşatabilmek için etrafında 24 kişinin halka olup kollarını açması lazımdır. Bir ormancılık uzmanının tahminine göre ağaç 10.000 seneliktir.

Ağaçların Kucaklayışı

Ağaçların büyümelerine engel teşkil eden cisimlere karşı hareket tarzları da dikkate değer. New York’ta Watertoo bir çiftlikte yeni yetişmekte olan bir kayak ağacı vardı. 1861 yılında çiftlik sahibi harbe giderken, orağını ağacın bir dalına asmış ve kendisi dönünceye kadar kimsenin buna dokunmamasını söylemişti. Adam harpte öldü ve ağaç zamanla büyüyerek çeliğin etrafını kapladı. Şimdi her yıl “milli anma günü” nde bu ağaç altında bir tören yapılıyor. Çok defa bir ağacın gövdesi içine gömülmüş mermi, sapan demiri veya geyik boynuzu gibi cisimlere tesadüf edilir. Fakat Kaliforniya’da Manposa eyaletinde bir çiftlikteki çam ağacının içinden çıkarılan bir kitap epey hayreti mucip olmuştur. 1924’te bir Üniversite talebesi ağacın gövdesinde gördüğü kabarıklığı çakısıyla delince kitabın küçük bir nüshasıyla karşılaşmıştır.

Büyüme Belgesi

Ağacın büyüme kuvvetini veren “kambiyum” denilen bir hücre tabakasıdır. İnce bir dal parçasını tırnağınızla kazıyınız; kabuğun altında yeşil renkli bir kısım göreceksiniz, işte “kambiyum” budur. Gayet ince ve narin yapılı olan bu tabakanın başlıca vazifesi hücreleri ikiye bölmektir. Bölünen hücrenin yarısı gövdenin ortasındaki odun kısmına ilave olunur; diğer yarısı ise yeni kabuk tabakalarının teşkiline yarar.