Etiket: kontrol

Isırık

Hayvan ısırıkları

Hayvan ısırıklarının çoğu, evde beslenen hayvanlardan kaynaklanır. Köpekler kedilerden daha fazla ısırırlar fakat kedi ısırmasında mikrop kapma olasılığı daha fazladır. Bu yüzden hayvan ısırıklarında en iyi tedavi önceden önlemini almaktır. Hayvan ısırmalarının çoğunlukla ev hayvanlarından kaynaklanır ama sokak köpek ve kedileri, kokarca, rakun, sincap, yarasa gibi doğadaki hayvanlar da her yıl binlerce kişiyi ısırmaktadır. Yabani hayvanlar çok tehlikelidirler. Çünkü kuduz virüsü taşıyabilirler, fakat hangi tür hayvan ısırırsa ısırsın kuduz virüsü için kontrol edilmesi şarttır.

Isırık

Acil Müdahale

Basit ısırıklar: Basit ısırıklara (deri açılmış ama yırtılma şeklinde değil ve hafif kanama) da diğer hafif yaralar gibi müdahale edilmelidir. Yara su ve sabun ile yıkanıp üzerine antibiyotikli bir merhem sürülmeli, ısırılan kişinin son 5 yıl içinde tetanoz aşısı olup olmadığı öğrenilmelidir. Eğer aşısı yoksa doktora veya acil yardıma başvurulmalıdır.

Önemli ısırıklar: Isırık sonucu yara yeri çok derin veya parçalanmış ise ve kan dinmiyorsa, kanı durdurmak için üzerine tampon yapılmalı ve hemen acil yardım çağrılmalıdır.

Mikrop kapmanın belirtileri: Yara yüzeysel dahi olsa, ısırılmadan sonraki saatler ve günlerde mikrop kapıp kapmadığı yakından izlenmelidir. Şişme, kızarma, cerahatli akıntı veya ağrı varsa derhal doktora başvurulmalıdır. Bazı hastalıklar ısırma veya çizilme yoluyla bulaşabilir. Yara çevresinde şişme ve ağrıdan başka ateş, baş ağrısı veya diğer grip benzeri belirtiler olabilir, bu gibi durumlarda derhal doktora başvurulmalıdır.

İnsan Isırıkları

İnsan ısırığı iki türdür. Birincisi, genelde ısırık olarak tanımlanan alt ve üst dişler arasında kalan etin sıkışmasını ifade eder. İkincisi, kavga ısırığı denen ve çene veya ağza yumruk atan kişinin elini karşı tarafın dişlerinin yırtmasıyla oluşan yaradır. İnsan ısırığı ısırıkların en tehlikelisidir. Çünkü kişiler utançtan veya mahkemeye verilme korkusuyla doktora başvurmaya çekinirler. Ayrıca insanların ağızlarındaki bakteriler çok tehlikeli olabilir. Salya ile yaraya geçen bakteriler vücutta önemli iltihaplara neden olabilirler. Ayrıca ısırık deri altına geçip tendon ve eklemleri de yaralayabilir.

Acil Bakım

Eğer bir insan tarafından ısırılınırsa, derhal doktora haber verilmeli. Kurban ısırığı kesinlikle kendi başına tedavi etmemelidir. Mikrop kapması halinde hastanede uzun süre kalınması gerekebilir, eklemlerde kalıcı sertlikler ve hatta kesilmeye kadar varan sorunlar çıkabilir. Kan tampon yaparak durdurulmalıdır, yara su ve sabunla temizlendikten sonra sarılmalıdır. Daha sonra doktora veya acil servise başvurulmalıdır.

Isırık

Böcek Isırmaları ve Sokmaları

Örümcek Isırığı

Kara Örümcek (Latrodectus mactans) 1. 5 cm. büyüklükte parlak ve siyah renktedir ve genelde midesinde kum saati şeklinde kırmızı bir leke vardır. Kahverengi örümcek (Laxosceles reclusa) uzun bacaklı ve vücudu ortalama 1 cm. civarındadır. Her iki tür de genelde karanlık köşelerde saklanırlar. Kara örümcek ıslak yerleri sever (yaş odun kümeleri, ıslak toprak birikintileri gibi). Kahverengi örümcek ise kuru çevreleri tercih eder. Kara örümceğin ısırığı çok ufak iğne batması gibi bir his yaratır. Bazen ısırılan kişi bunu hissetmeyebilir. Başlangıçta önce hafif bir şişme ve belli belirsiz kırmızı noktacıklar oluşur. Fakat birkaç saat içinde şiddetli bir ağrı ve sertlik belirir.

Üşüme, titreme, ateş, bulantı ve şiddetli karın ağrısı bunları takip eder. Isırık pek ender olarak ölüme neden olur. Kahverengi örümceğin ısırığı önce hafif bir sızı sonra ısırık çevresinde kırmızılık ve 8 saat içinde şiddetli bir karın ağrısı yapar. Isırığın çevresinde içi sıvı dolu bir sivilce belirir, sivilcenin derisi düşer ve kötü, derin bir yara bırakır. Vücudun reaksiyonu hafif ateş ve bulantıdan büyük halsizlik haline kadar değişebilir.

Isırık

Akrep Isırmaları Bazı akreplerin zehri öldürücü olabilir. Serin, nemli yerlerde yaşarlar; bodrum, çöplükler ve odunluklar en sevdiği yerlerdir. Genelde akşam serinliğinde ısırırlar. Öldürücü olan türlerle (Centruroides salpturatus) zararsız türleri ayırt etmek çok zor olduğundan, tüm akrep ısırıklarını acil tedaviye almak gerekir.

Arı, Eşek Arısı, Büyük Eşek Arısı, Ateş Karıncası veya Sarıceket sokması

Hymenoptera ailesinden gelen böceklerin zehrine alerjisi olan insan sayısı onda birdir. Böyle alerjisi olan kişilerde ise arının veya Hymenoptera ailesinden gelen bir böceğin sokması acil tedavi gerektiren ölümcül olabilecek ve anafilaktik reaksiyon denilen bir duruma yol açar. Arı sokmasına reaksiyon belirtileri, gözlerin çevresinde, dilde, dudaklarda veya boğazda şişme, nefes almakta zorluk, öksürme ve hırıltı ve vücutta hissizlik ve kramplar şeklinde ortaya çıkar. Ciltte ürtiker görülür. Dil sürçer ve huzursuzluk, zihinde bulanıklık, bulantı hissi ve kusma ve hatta baygınlık olabilir.

Kene Isırıkları Keneler, bitler gibi, çeşitli kuş ve hayvan cinslerinin tüyleri arasında yaşarlar. Esas tehlike keneden değil fakat kenenin taşıdığı ve Lyme Hastalığı denilen bir hastalığa yol açan bakterilerden gelmektedir. Lyme hastalığı bir cins artirit (eklem romatizması) belirtisi verir ama ayrıca başka tür belirtileri de olabilir. Kenelerin yaşadığı türden sık otluk veya çalılık alanlardan geçilmişse ve ciltte yuvarlak kırmızı lekeler görülürse, iltihap yapabilen kenedeki bakteriden şüphelenilebilir. Kene görünmemiş dahi olsa ısırabilir.

Isırık

Acil Tedavi

Hafif böcek ısırıkları: Bir arının veya böceğin iğnesi deride kalmışsa, dikkatli şekilde çıkarılmalıdır. Arı iğnelerinin özellikle uçları çıkarılırken daha fazla zehir akıtmamaya dikkat edilmelidir. Hafif böcek ısırmalarında yaranın üstüne karbonat, soğuk, ıslak bir bez veya buz küpleri koyarak acı hafifletilebilir. Hidrokortizonlu merhem veya kalamin losyonu sürerek kaşıntı ve şişme azaltılabilir. Eğer vücut hafif ısırmalara karşı kuvvetli reaksiyon verirse doktora başvurulmalıdır.

Zehirli sokmalar: Kara örümcek, kahverengi örümcek veya akrep sokarsa veya Hymenoptera ailesinden böcek ısırmalarına alerji varsa derhal acil yardım istenmelidir. Acil yardım çağrısında yapılmadan önce aşağıdaki önlemler alınmalıdır:

Isırık kolda veya bacaktaysa, eklemin üstünden (yara ile kalp arasında) sarılır. Bu zehirin yayılmasını durduracak veya yavaşlatacaktır. Sargı derinin hemen altındaki kanın akmasını yavaşlatacak kadar sıkı fakat kol veya bacaktaki kan dolaşımını engellemeyecek kadar da gevşek sarılmalıdır.

Isırığın üzerine soğuk suyla ıslatılmış veya arasına buz konmuş bir bez konur.

Sargı 5 dakika sonra açılmalı fakat kol ve bacak yere doğru sallanır bir durumda bırakılmalı.

Isırık

Derhal acil yardım çağrılmalı.

Arı sokmalarına karşı kurbanda alerji varsa doktoru kendisine özel bir ilaç paketi hazırlayabilir. Özellikle Hymenoptera ailesinden bir böceğin ısırma olasılığı yüksek olduğu mevsimlerde bu paket bulunmalıdır. Bunun içinde cilt altı iğnesi ve epinefrine (adrenalin) de bulunmalıdır.

Kene ısırığı: Ciltte dolaşan bir kene görülürse, dikkatlice alınmalıdır. Parmakların arasında ezilmemeli, ya ateşe atılmalı ya da iki taş arasında ezilmelidir. Sonra eller yıkanmalıdır. Kene eğer ısırmışsa ve deriye yapışmışsa çekerek çıkartmaya çalışılmamalıdır. Üzerine yağ dökülmesi, kenenin nefes almasını zorlaştıracaktır. Böylece gevşeyen kene cımbızla alınabilir. Kene çıkarıldıktan sonra o bölge su ve sabunla yıkanmalı ve birkaç gün hastalık belirtileri olup olmadığı gözlemlenmelidir.

Isırık

Yılan Isırmaları

Yılan ısırığı, bir yılanın dişleri ile sebep olduğu yaralanmadır. Yılanlar çoğu zaman avlarını ısırırlar, ancak sık görülmese de, genellikle savunma amaçlı olarak insanları da ısırdıkları olur. Çoğu yılan zehirsizdir ve sıklıkla avlarını zehir kullanmaktan ziyade boğarak öldürürler. Yine de zehirli yılanlar Antarktika haricinde her kıtada bulunurlar.

Isırıklar için önerilen ilkyardım yöntemleri yılanın yaşadığı bölgeye göre değişir. Bazı türlerin ısırığında etkili olan bir tedavi başka bir türün ısırığında etkisiz olabilir. Yılanların fiziksel görünüşleri farklı olabileceği için, genellikle bir türü tanımlamanın pratik bir yolu yoktur ve böyle durumlarda profesyonel tıbbi yardım aranmalıdır. Isırığın sonucu, yılanın türü, ısırılan vücut bölgesi, enjekte edilen zehir miktarı ve kurbanın yaşı gibi birçok etmene bağlıdır. Bütün ısırıklarda meydana gelen, dehşet ve taşikardi gibi semptomlar, kurbanın yaşadığı panikten kaynaklanır ve psikolojiktir.

Zehirli olmayan yılanların ısırıkları da sıklıkla diÅŸin sebep olduÄŸu yırtılma veya sonuçta oluÅŸan enfeksiyon yüzünden hasar verebilir. Bir ısırık ayrıca potansiyel olarak ölümcül olan anaflaktik reaksiyonu tetikleyebilir. Yılanlara atfedilen ölümlerin sayısı bölgelere göre deÄŸiÅŸiklik gösterir. Avrupa ve Kuzey Amerika’da ölüm oranı göreli olarak düşük olsa da yılan ısırıkları ile birlikte gelen morbidite ve mortalite dünyanın pekçok bölgesi, ve özellikle de saÄŸlık tesislerinin kısıtlı olduÄŸu kırsal kesimler için ciddi bir saÄŸlık problemidir.

Güney Asya, Güneydoğu Asya ve Sahraaltı Afrikası en fazla ısırığın meydana geldiği yerlerdir. Ayrıca Neotropik ve diğer ekvatoryal ve subtropikal bölgelerde de yüksek vaka sayısı olmaktadır. Her yılan binlerce insan yılan ısırıkları sebebiyle ölmektedir.Ancak, koruyucu ayakkabılar giymek, tehlikeli yılanların yaşadığı bilinen yerlerden uzak durmak gibi insanların alabileceği çok sayıda engelleyici tedbir bulunmaktadır.

Yılanların çoğu zehirli değildir. Fakat, çıngıraklı yılan, bazı su yılanları ve çamur yılanı, engerek cinsi yılanlar ve daha birçokları da zehirli türler olduğu için hiçbir zaman temas edilmemelidir. Zehirli yılanların çoğunun gözleri çizgi halinde ve ovaldir. Başları ise üçgen biçimindedir ve başlarının her iki yanında gözleriyle burun delikleri arasında ince bir çukurluk vardır. Bunlara topluca çukurlu zehirliler denilmesi de bu nedenledir. Çıngıraklı yılanların ise kuyrukları çevresindeki siyah halkalardan çıngırak gibi bir ses gelir.

Su yılanın ağzının içi beyazımsı pamuk gibi bir tabakayla kaplıdır. Çamur yılanın uzunluğu boyunca kırmızı, sarı ve siyah renkli halkalar vardır.

Isırık

Acil Tedavi

Yılan zehirli değilse ısırık güzelce yıkanıp, bir antibiyotik merhem sürüp sarılmalıdır. Bu tür ısırmalar genelde tehlikeli değil ama korkutucudur. Yılanın zehirli olduğundan şüpheleniliyorsa aşağıdaki önlemler alınmalıdır. Isırıldıktan sonra hemen sakin şekilde uzanılmalı ve mümkünse ısırığın bulunduğu bölge kalbe göre daha alt düzeyde tutulmalıdır. Bu pozisyon zehrin kan dolaşımına girmesini geciktirir.

Isırık çevresi kızarıp şişmeye başlar ve ağrı hissedilirse, büyük olasılıkla yılan zehirlidir. Isırık kol veya bacaktaysa, kalple ısırılan bölge arasında ısırığın 4-5 santim üzerinden sıkı bir sargı yapın. Sargı deri altındaki dolaşımı yavaşlatacak kadar sıkı fakat kol ve bacaktaki dolaşımı engellemeyecek kadar hafif olmalıdır. Sargıyı çıkarma işlemi bir doktor tarafından yapılmalıdır.

Yılanın zehirli olduğu anlaşılmışsa ve hastaneden 2 saatten fazla uzaklıkta bulunuluyorsa ve ısırma 15 dakika önce olmuşsa, steril bir bıçak veya jiletle diş yerlerinin her birinin üzerine 5-6 mm. derinlikte kesikler yapılmalı. Bu kesiklerin kol veya bacağın boyunca olması şarttır. Isıran mercan yılanı ise bu kesikler yapılmamalı, zehir emilmeli ve tükürülmelidir.

En kısa sürede acil yardım çağrılmalıdır.

Deniz Anası Sokmaları

Denizanasının çeşitli türleri ve daha başka deniz canlıları dokungaçlarında zehir taşırlar. Dokundukları anda hatta hayvan ölü olduğu durumlarda bile zehirleyebilirler. Acı, ağrı, yara (lezyon) ve kırmızılaşma en önemli belirtilerdir. Kana karışan zehir büyük miktarda ise, nefes darlığı, bulantı, mide krampları ve ruhsal bunalım hissi olur. Daha ciddi sokmalar kas kramplarına, baygınlığa, öksürüğe, kusmaya ve nefes almakta güçlüğe neden olur. Daha seyrek olmakla birlikte ölüme götürecek reaksiyonlar görülebilir.

Acil Bakım

Zehirli Denizanası türünden bir canlının ısırması halinde derhal sudan çıkılmalıdır. Şiddetli ağrı ve kramplar yüzmeyi engelleyip, boğulmaya neden olabilir. Isırmanın vereceği ızdırabı, sirke, tuz, şeker ve hatta kuru kum serperek hafifletilebilir. Yavaşça bu malzeme yaranın üzerine yayılmalıdır.

Yara temizlendikten 15-20 dakika sonra o bölge deniz suyuyla yıkanmalıdır. Tatlı su kullanılması ve derinin ovalanması daha çok zehir yayılmasına yol açar. Cilde yapılmış olan dokungaçlar alınmalıdır. Bunun için deniz suyu, kum veya talk pudrası, un veya karbonatla yapılmış bir macun kullanılmalıdır. Artık kalan parçacıklar bıçak veya deniz kabuğu gibi sert kenarlı bir madde ile sıyrılmalıdır. Bu işlemi yaparken mümkünse eldiven takılmalıdır.

0,5′lik hidrokortizon merhemi kullanılır. Bu, kızarıklık ve şişliği hafifletir. Uyuşturucu etkisi olan benzokain gibi bir merhem ağrıyı ve kalemin losyonu kaşıntıyı azaltabilir. Aspirin ve asetominofen gibi hafif analjezikler kullanılabilir. Daha şiddetli ısırıklarda mutlaka doktor tavsiyesi gerekir.

Åžizofreni

Åžizofreni Nedir ?

Şizofreni kişilik bölünmesi, zayıf kişilikli olma, zeka geriliği veya tembellik değildir. Önemli ruhsal hastalıklarından birisidir. Hastalarda genelde gerçekle hayal dünyasını ayırt edememe, mantıksal düşünme yeteneği kaybı, normal duygusal tepkiler verememe ve toplumsal kurallara uyamama görülür.Aynı zamanda hatırlama ve normal konu?ma yeteneği genelde kaybolur. Diğer bedensel ve ruhsal hastalıklarda olduğu gibi organik nedenleri vardır.Bu gün şizofreninin ortaya çıkışında rol oynayan dopamin ve serotonin sistemi gibi beyinde yer alan taşıyıcı (nörotransmitter) sistemlerin rol oynadığı araştırmalarla gösterilmektedir. Toplumda %1 oranında şizofreni görülmektedir. Sıklıkla 15-25 yaşları arasında ortaya çıkmaktadır. 12 yaşından önce ve 40 yaşından sonra görülmesi enderdir. Günümüzde kullanılan ilaçlar belirtileri büyük oranda kontrol altına alabilmekte ancak bazı semptomlar çoğu hastada yaşam boyu sürmektedir. Bu hastalığı tümüyle atlatan hasta sayısı tüm hastaların ancak 1/5′idir. Bazı hastalar sadece bir defa atak geçirmekte, bazı hastalarda ara dönemleri normal olan ve tekrarlayan ataklar olmakta, bazı hastalarda ise belirtilerde artma ve azalma ile giden ancak hiçbir zaman normale dönmeyen bir seyir görülebilmektedir. İlaç kullanımı ile çoğu belirti kontrol altına alınabilmektedir, buna karşın bazı hastalar halen var olan ilaç tedavilerinden faydalanamamakta, ekonomik nedenlerle ilaçları temin edememekte veya ilaç yan etkileri nedeni ile tedaviye devam etmek istememektedir.

Åžizofreni Nedenleri Nelerdir ?

Şizofreninin kesin nedeni tam olarak bilinememektedir. Bu konuda değişik teoriler ileri sürülmektedir. Klinik izlemelerde kan bağı olan kişilerde genetik yatkınlığın olduğu başka nedenlerin de araya girmesi ile hastalığın ortaya çıktığı görülmektedir. Tek yumurta ikizlerinin birinde şizofreni görülmesi durumunda diğerinde şizofreni ortaya çıkma olasılığı %50, anne babanın ikisinin birden şizofren olması durumunda çocuklarda şizofreni görülme olasılığı %40, anne veya babanın şizofren olması durumunda çocuklarda görülme olasılığı %8, kardeşlerden birinin şizofren olması durumunda diğer çocukta hastalığın görülme olasılığı %12′dir. Genetik geçişten sorumlu tutulan bazı genler vardır ancak bu konu henüz tam olarak aydınlatılamamıştır. Şizofren hastaların beyin tomografisi ve MR gibi radyolojik incelemelerinde beynin bazı bölgelerinde değişiklikler tespit edilmektedir ancak bu değişikliklerin şizofreniye özgü olmadığı bilinmektedir. Yine ölen şizofren hastaların beyin biyopsilerinde beyinde bazı doku değişiklikleri görülmektedir. Bu değişikliklerin de hastalık oluşmadan önce mi olduğu veya hastalığın ortaya çıkşıyla mı geliştiği bilinememektedir. Beyin biyokimyası ile ilgili araştırmalarda beyinde haberci rolü üstlenen (nörotransmitter) maddelerden biri olan dopaminin aktivite artışının hastalığa yol açtığı bilinmektedir. Son yıllarda dopamin yanında serotonin ve norepinefrin gibi diğer habercilerinde şizofreni oluşumunda rol oynadığı belirtilmektedir. Kullanılan ilaçlar da bu sistemler üzerinden etki etmektedir. Her hastada aynı belirtilerin ortaya çıkmaması, her ilacın her hastaya yaramaması hastalığın ortaya çıkışında bu maddelerle ilgili kişiden kişiye değişen özelliklerin olduğunu düşündürmektedir. Hastalığın ortaya çıkış nedeni olarak bazı hastalarda dopamin sistemi daha etkin olurken bazılarında sorun daha çok serotonin sisteminde olabilir. Bağışıklık sisteminin bu hastalığa yol açtığı öne sürülen teoriler arasındadır. Gebelik sırasında grip enfeksiyonu geçiren annelerin çocuklarında bu hastalığın ortaya çıktığı ileri sürülmüştür, ancak araştırmalar bunu desteklememektedir. Çevresel bazı etkenler hastalığın ortaya çıkışında rol oynamaktadır. Kalp hastaları nasıl çevresel stres yaratan durumlardan olumsuz etkileniyorsa veya stresli bir yaşam olayı nasıl hastalığın ortaya çıkmasında rol oynuyorsa şizofrenlerde de aynı durum geçerlidir. Bu hastalarda tek başına ilaç tedavisi genelde yeterli olmaz, stres yaratan durumların da ele alınması gerekir. Bazı aile yapılarının şizofreniye yol açtığı öne sürülmüş ve şizofren aileler modeli geliştirilmeye çalışılmıştır, ancak sonra yapılan araştırmalar bu teoriyi desteklememiştir.

Şizofrenlerde hormonlarda bazı değişiklikler olduğu ve bunun da hastalığa yol açtığı belirtilmektedir. Bazı yapısal ve kimyasal bozuklukların şizofren hastaların algılarında bozulmalara yol açtığı ve hastaların algılarında seçicilik olmaması dolayısıyla beynin çok fazla uyaranla karşılaştığı öne sürülmektedir. Örneğin normal kişilerde bulundukları ortamda aynı anda ortaya çıkan seslere karşı bir seçicilik vardır, televizyonun sesini dinlerken dışarıda bağıran satıcının sesini algılamayabilir, oysa şizofrenlerde bu seçiciliğin olmadığı aynı anda var olan tüm seslerin algılandığı ve beynin fazla uyaranla karşı karşıya kaldığı belirtilmektedir. Stres-diyatez teorisine göre bünyesel olarak yatkın olan kişilerde stresli bir durumla karşılaşıldığında şizofreni ortaya çıkmaktadır. Şizofreninin ortaya çıkışında biyolojik, psikososyal ve çevresel etkenlerin birlikte rol oynadığı, stres yaratan bir durumla karşılaşıldığında hastalığın ortaya çıktığı ve stres yaratan durumun da bu etkenlerden biri ile ilgili olabileceği belirtilmektedir. Örneğin ortaya çıkarıcı etken enfeksiyon gibi biyolojik bir neden veya bir yakınını kaybetme veya sorunlu bir ailede yaşama gibi psikolojik bir neden olabilir. Her enfeksiyon hastalığı olan veya her yakınını kaybeden şizofreni olmaz, bu hastalığın ortaya çıkışı için bünyesel yatkınlığın da bulunması gerekir.

Şizofreni hastaları dünyayı değişik algılar. Normalde çevrede varolan uyaranlar dışında olmayan sesler, hayaller, garip kokularla dış dünya karışık ve anlaşılmazdır. Bu ortamda hastalarda anksiyete artışı, heyecan ve korku sıktır. Bu duygularla genelde normal olmayan davranışlar sergilerler. Şizofreninin ortaya çıkışı değişik şekillerde olabilir. Bazı hastalarda aniden ortaya çıkabileceği gibi çoğu hastada sinsice yavaş yavaş gelişir. Yavaş seyir gösteren şizofrenide başlangıçta dikkat toplama güçlüğü, toplumsal ilgiyi kaybetme, içine kapanma, kendine bakımda azalma, dini uğraşılarda artma veya kara sevdaya tutulma gibi belirgin olmayan ve ilk bakışta şizofreniyi düşündürmeyen belirtiler görülebilir ve sıklıkla başka psikiyatrik hastalıklarla karıştırılır. Bu başlangıç belirtilerinin ardından birkaç ay veya yıl içinde de tüm belirtileri ile hastalık ortaya çıkar. Hastalar sıklıkla garip davranışlar ve konuşmalar sergilerler.Gerçekte olmayan sesler işitmeye ve hayaller görmeye başlarlar. Bazı hastalarda garip pozisyonlarda uzun süre durma, bazılarında hiç hareket etmeksizin uzun süre sessiz kalma veya aşırı hareketlilik görülebilir. Yavaş seyir gösteren şizofreninin yanında hızlı seyir gösteren şizofreni de olabilir. Bu hastalarda ise belirtilerin çoğu bir arada aniden ortaya çıkar.Bazı hastalarda belirtiler hafif seyrederken bazılarında şiddetli semptomlar olabilir ve bu durumda hastaları kontrol etmek güçleşebilir. Şizofrenide görülen belirtiler iki başlık altında toplanır: pozitif belirtiler ve negatif belirtiler. Her hastada bu belirtilerin tümü bir arada görülmez. Şizofreninin tipine göre belirti kümeleri de değişir. Örneğin paranoid şizofrenide şüphecilikle ilgili belirtiler baskındır. Paranoid şizofrenlerde sık görülen temalardan bazıları şunlardır:

Kendisine kötülük yapmak isteyen kişiler veya güçler vardır, bununla ilgili sesler işitmektedir, bu nedenle evde perdeleri kapatıp oturmakta, yemek yerken zehirlenme riski olduğunu düşünerek yemeği kendi önünde hazırlatmakta veya kendi yaptığı yemeği yemektedir. Odasına dinleme cihazları yerleştirilmiştir, bu nedenle odasında temkinli konuşmaktadır, eşi kendisini aldatmaktadır, v.b. Basit şizofrenide ise toplumsal çekilme, içine kapanma, sosyal aktivitelerde azalma, kendine bakımın düşmesi gibi belirtiler dışında fazla bulgu olmayabilir. Pozitif belirtilerde; şüphecilik, işitme varsanılar ve garip davranışlar sıktır.Hastalarda düşünce ve konuşmada kopukluk görülebilir. Konuşurken konudan konuya atlama, içerik olarak bir anlam ifade etmeyen sözcükleri birbiri ardına sıralama sonucu dinleyenler tarafından bir anlam ifade etmeyen sözcük salatası dediğimiz içeriği boş, anlamsız ve karmaşık konuşma biçimi görülebilir.

Bazende hastalar kendileri kelime uydururlar, bu kelimeler kendilerince bir anlam ifade etmektedir.Aslında anlamsız gibi görülen konuşmaya dikkat edilirse çokta anlamsız olmadığı içeriğinin olduğu görülebilir. Bu konuşma biçimi kişinin çağrişimlarının hızlanması ile ilgilidir. Düşüncede bu hızlanmanın yanında duraklamalar da görülebilir. Hastalar konuşurken ani duraklamalar, bloklar genelde buna bağlıdır. Düşünceler genelde çocuksu ve büyüseldir. Hastalarda gerçekle bağlantısı olmayan inanışlar görülebilir. Bu hastalarda görülen bazı düşüncelere şu örnekler verilebilir; telefonları dinlemekte, insanlar kendisini takip etmekte, herkes düşüncelerini bilmektedir, kötülük yapmak isteyen kişiler vardır, hatta ev içindeki yakınları bile kötülüğünü istemekte ve kendisine zarar vermek için planlar yapmaktadır,televizyondan mesajlar almakta, herkes kendisine manalı manalı bakmaktadır, iç organları parçalanmış ve yok olmuştur, telepatik güçleri vardır, uzaylılar kendisi ile bağlantı kurmaktadır v.b. Gerçekle bağlantısı olmayan sesler işitilebilir. Bazen bu sesler bazı komutlar vermekte, alay etmekte veya kötü sözler söylemektedir. Yine gerçekte olmayan hayaller görülür. Garip şekiller, korkunç yaratıklar olabilir. Hastalar bu ses ve görüntülerin gerçekte olup olmadığını ayırt edemez. Çoğu zaman bunlardan rahatsız olurlar ve korkarlar. Bunları kendi beyinlerinin bir ürünü olarak kabul etmez ve genelde dışarıdan birileri tarafından yapıldığını düşünürler. Bazen bu seslere yanıt verir, konuşmaya başlarlar veya görüntüleri takip ederler.Hastaların bu hareketleri dışarıdan gözlendiğinde kendi kendine konuşuyormuş veya sabit bir noktaya bakıyormuş gibi gelir. Negatif belirtilerde; toplumsal çekilme, içine kapanma, ilgi ve istek azlığı,kendine bakımda azalma, konuşma ve hareketlerde azalma gibi belirtiler görülür.

Duygulanımda azalma görülür. Hastaların jest ve mimiklerinin azaldığı görülür.Olaylara uygun tepkiler veremezler. Çoğu zaman yüzlerine maske giymiş gibi tepkisiz bir görünüm sergilerler. Bazen de uygunsuz tepkiler verdikleri görülür, ağlanacak yerde güler veya gülünecek yerde ağlayabilirler. Genelde hareketler azalmıştır. Harekete başlama güçlüğü görülür. İleri evrelerde hareketsiz uzun süre durdukları görülebilir. Bu hareketsizliğin nedeni sıklıkla ileri derecede kararsız kalmakla ilgilidir. Bazen bu uzun süreli hareketsizliğin ardından ani beklenmeyen bir hareketlilik olabilir, hasta yaydan fırlamış ok gibi eyleme geçebilir. Hastalar toplumsal olaylara ilgi ve isteklerini genelde kaybederler. Toplumsal çekilme, okul ve işe devam edememe, arkadaşlardan uzaklaşma, yalnız kalmayı tercih etme sık görülür. Dikkat toplama güçlüğü vardır, hastalar bir konuya odaklanamazlar. Şizofreni hastalarında saldırganlık sık görülen belirti değildir. Ancak şizofreni belirtileri ortaya çıkmadan önce saldırgan kişiliği olanlarda hastalık ortaya çıktıktan sonra saldırganlık görülebilmektedir. Bunun dışındaki hastalar genelde içine kapanıktır. Şüpheciliği olan hastalar ilaç kullanmıyorlarsa saldırgan olabilirler. Genelde aile içinde veya arkadaş ortamında saldırgan davranışlar gösterirler. Yine alkol ve madde bağımlılığı olan şizofrenlerde saldırganlık görülebilir. Şizofrenide intihar riski normal topluma göre fazladır. Hastaların %10′unda intihar girişimi görülebilmektedir. Hangi hastanın intihar edeceğini önceden kestirmek genelde güçtür.

Şizofreni Tanısı Nasıl Konur ?

Şizofrenide görülen belirtiler başka psikiyatrik hastalıklarda da görülebilir. Hiçbir belirti tek başına tanı koydurucu değildir. Tanı psikiyatri uzmanı tarafından hastanın ruhsal muayenesi, hasta yakınları ile görüşme ve çoğu zaman hastanın klinik izlenmesi sonucu konur. Şizotipal kişilik bozukluğu, şizoaffektif bozukluk, bipolar duygulanım bozukluğu şizofreni ile sıklıkla karışan bozukluklardır. Bazı bedensel hastalıkların seyri sırasında da benzer belirtiler görülebilir, bu nedenle ayırıcı tanıyı yapabilmek için fizik muayene ve kan tahlillerinin yapılması gerekir. Alkol ve madde bağımlılığı olan veya bazı ilaçları kullanan kişilerde de benzer belirtiler olabilir. Hastanın öyküsünün alınması sırasında buna dikkat edilmeli ve öyküde bu durumlardan bahsediliyorsa buna yönelik tetkiklerin yapılması gerekmektedir.