Etiket: köpek

Dövmeler ve Anlamları

Eskiden beri bir şeyleri sembolize etmek için (güç, gurur, dayanıklılık vs. gibi) bu özellikleri taşıyan canlıların resimleri kullanılmış ve bu özellikler taklit edilmiştir. Genelde dövme yapımında resmedilen çoğu canlı figürlerinin (özellikle hayvanlar) iyi yanları anlam olarak baz alınmış ve yapılmıştır ve halende yapılmaya devam etmektedir. Dövme olarak tercih edilen canlı ya da cansız varlıkların ne anlam taşıdığı hep bir tartışma konusu olmuştur fakat burada önemli olan şey sizin niyetinizdir ki siz bir dövme yaptırırken ona ne anlam yüklemek istiyorsanız dövmenizin anlamı odur. Yinede dünyanın geri kalan kısmında klasikleşmiş bazı desenler vardır ki anlamları artık benimsenmiş ve kabul edilmiştir işte bunlardan bazıları aşağıda kısa açıklamaları ile verilmiştir.

Dövmeler ve Anlamları

Dövmeler ve Anlamları

Dövmeler ve Anlamları

Akrep: Güçlü bedeni ve ölümcül iğnesiyle bilinen akrep gelecek tehlikeleri veya zor dönüşümleri haber verir.

Aslan: Ormanın kralı aslan gurur, liderlik ve cesareti temsil eder.

At: Çağlar boyunca kendini insanlığa adamayı seçmiş büyük gücün ve kuvveti simgeleyen atlar insanı büyülemiştir, atın totemi özgürlük, kuvvet ve harekettir.

Ayı: Onun alanını paylaşan diğer hayvanlardan daha üstün olan ayı; gücün, kendini korumanın ve bilgeliğin simgesidir.

Balina: Denizin memelisi olan balina, insanlığı zekası ve sosyal doğasıyla büyülemiştir. Bir balina ruhu sizin koruyucunuz olduğunda bu uyumun, iletişimin ve zekanın alametidir. Balina dövmeleri genelde ayak bileğinde ve aşağı sırt bölgesinde yapılır.

Baykuş: Meşhur ötüşü ve gece yaşayışıyla baykuş hem gençler hem de yaşlılar arasında popülerdir. Baykuş görüşün, bilgeliğin ve anlayışın simgesidir.

Doğan: Acımasız ve görkemli; doğanın korkunç çığlıkları ve güçlü pençeleri özellikle celtic ve amerikan yerli kabileleri arasında popüler bir dövme stili olmuştur. Doğan dürüstlük ve zekanın simgesidir.

Dragon: Genelde dragon, uzun ömür, bilgelik, sonsuzluk ve dünyalar arasında dolaşabilmeyi simgeler. Dragonun iyileştirici güçleri vardır.

Geyik: Sessiz ve oldukça saf olan bu güzel, zarif yaratıklar popüler bir yaban yaşam dövme motifidir. Geyik barışın, duyarlılığın ve kibarlığın simgesidir.

Jaguarlar ve panterler: Kamufle olmuş jaguarlar ve panterler gizlenme ustalarıdır. Bu yırtıcı ve öldürücü hayvanlar avlanırken gizlenme yeteneklerine güvenirler. Totem olarak jaguar oldukça gizemli ve çekici bir hayvandır.

Kaplan: Büyük kedilerin içinde en büyüğü olan kaplan büyük gücün ve iktidarın simgesidir. Eğer kaplan son zamanlarda koruyucunuz olduysa yeni maceralara ve gücünüzün ve ihtirasınızın uyanışınıza hazır olun.

Kaplumbağa: Dünyayı kabuğunun rahatlığıyla dolaşabilen kaplumbağayla su kuyusunu pınarı özdeşleştiren birçok insan vardır. Kaplumbağa korumanın, iyileştirmenin ve iç bilgeliğin simgesidir. Sabır bilgelik ve uysallığı simgeler.

Kartal: Genelde motorcular, çevreciler, ekstrem spor meraklıları arasında talep edilen bir dövme stilidir. Kartalın enerjisi güç, özgürlük ve aydınlanmayı anlatır.

Kedi: Binlerce yıl önce ilk olarak mısırlılar tarafından evcilleştirilen kedi, dünyanın dört bir yanında birçok kadın ve erkeğin kalbinde ve evinde kendine yer açmıştır. Kedi özgürlük, çabuk iyileşme ve düşünce özgürlüğünün simgesidir.

Kelebek: Kişisel değişimin inanılmaz gücünü aktarmanın güzel bir yolu, bir dövme stili olarak kelebek oldukça popüler olmuştur. Kelebeğin enerjisi, denge dönüşüm ve zarafetle bağdaştırılır. Kelebek aşağı sırt bölgesi için güzel bir motif oluşturur

Kertenkele: Tehlikeden kaçmak için kuyruğunu bırakıp giden kertenkele totemi bize oluruna bırakma ve kendini koruma prensiplerini gösterir. Polenezyan kabilelerinde rastlanan gecko dövmesi kertenkele dövmeleri arasında en yaygın olanlarıdır.

Köpek: Kalıcı yoldaş ve insanoğlunun en yakın arkadaşı olan köpek insanlara diğer hayvanların olmadığı bir biçimde bağlıdır. Doğasına uygun olarak, köpek sadakatin ve dostluğun simgesidir. Birçok insan dövme motifi olarak kendi aile köpeklerinin portresini vücutlarına işlemişlerdir.

Kurbağa: Her zıplayışta inanılmaz yol kat edebilen kurbağalar renkli ve oyuncu, şen dövme motiflerindendir. Kurbağa uzun yıllarca iyileştirme güçleriyle saygı duyulan, barışçıl değişim ve uyumluluğa saygıyı simgeler.

Kurt: Kurt genelde insana olan aşırı benzerlik ve çekiminden dolayı dövme motifleri arasında sık kullanılır. Bizim evcilleştirilmiş köpeğimizin gelişmiş hali olan kurt öğretme yeteneği, sadakat ve işbirliğini simgeler.

Kuzgun: Poe taraftarları ve büyüye meraklı olanlar arasında yaygındır. Kuzgunun siyah tüyleri ve meşhur dik bakışı çok fazla dövme motifinde bulunur. Kuzgun bilinmeyene ve öbür dünyaya yolculuğu simgeler.

Papağan: Bu güzel, renkli kuşlar inanılmaz dövme motifi oluştururlar. Gri, yeşil, mavi, ya da kırmızı olan papağanların güzelliği ve mimik kabiliyeti onları bize sevdirdi. Koruyucu olarak papağan, bize iletişim, aydınlanma yükselme, güzellik ve komiklik sağlar.

Puma: Dağ aslanı olarak ta bilinen bu ormanın yalnız bekçileri uzaklara ulaşan çığlıklarıyla avına korku salar. Puma liderliğin, sadakatin ve cesaretin simgesidir.

Somon (koi): Her zaman akıntıya karşı direnen somon balığı azmin kararlılığın simgesidir. Aynısı hayvanın ısrarcı ve kararı totem doğası için de geçerlidir. Uzak doğuda akıntıya karşı yüzerek bahsi geçen afsanevi nehrin kaynağına ulaşan koi bir dragona dönüşerek manevi dünya ile maddi dünya arasında gidip geleceğine inanılır.

Tilki: Kurnaz ve hızlı olan tilki birçok hayvan metafor benzetme ve simgelendirmelerine konudur. Doğal olarak tilki, zeka, sağduyu ve kurnazlığın simgesidir.

Dövmeler ve Anlamları

Dövmeler ve Anlamları

Dövmeler ve Anlamları

Çiçekler Bitkiler

Gül: Popüler bir dövme modeli olan gül farklı sebeplerden dolayı herkes için başka bir şeyi simgeler. Yinede dövmelerin çok az geleneksel anlamları olması onları
Clytia’nın yunan mitine göre güne bakan çiçeklerinin oldukça romantik bir hikayesi vardır. Clytia güzel bir su perisidir ve güneş tanrısı olan apolloya aşık olur. Apolloyu görebilmek için 9 gün boyunca dimdik duru bir şekilde onu bekler, onun ilgisini çekmek için bekler durur ve apollonun ilgisini çekemediğinden sonunda güne bakan çiçeğine dönüşür.

Hibiscus: Namı diğer amber çiçeği, zarif güzelliğin bir simgesidir. Önceleri güney Çin in ılık ikliminde yetişiyorduysa da, sonraları Pasifik okyanusunu aşmış, ve nihayetinde 1842 yılında Amerika birleşik devletlerine kadar ulaşmıştır. Keltik efsanesine göre papatyalar doğarken ölen çocukların ruhundan çıkmıştır. Tanrı papatyaları dünyanın dört bir yanına yas tutan ebeveynleri neşelendirmek için serpiştirmiştir.

Nergis: Umut, karşılıksız sevgi ve saygıyı simgeler.

Nilüfer (lotus) : Amber çiçeği gibi evrensel olarak yabancılaşmış sevgi ve bu sevginin gerektirdiği boş arzuları sembolize eder. Nilüfer çiçeğinin vatanı mısır ve Hindistan dır, ve yerel mitlerde ve efsanelerde büyük yer kaplar.

Papatya: Papatyalar masumiyeti simgeler. Yinede bazı papatyaların kendi eşsiz anlamları vardır. Beyaz yabani papatya “düşüneceğim” anlamındadır. Renkli papatyalar güzelliği simgeler. Michealmas papatyaları “elveda” demektir.

Zambak: Su zambağı: kalbin saflığı. Kurbağa zambağı: Kılık değiştirme. Kaplan zambak: Beni sevmeni istiyorum. Beyaz zambaklar: Saflık ve sevimlilik. Sarı zambaklar: Flörtü simgelemektedirler. Bir Çin atasözü der ki eğer cebinde sadece iki peni varsa biriyle ekmek diğeriyle zambak al.

Dövmeler ve Anlamları

Dövmeler ve Anlamları

Dini Motifler

Anka kuşu (felix): ölüp yeniden küllerinden doğan Anka kuşu yeniden diriliş anlamında Hıristiyanlarca kullanılan bir dövmedir.

Balık: Yunan kelimesi olan ICTHUS yani balık İsa, tanrının oğlu, kurtarıcı anlamında olup, bir Hıristiyan kuma bir çubuk yardımıyla başlığın bir kısmını çizer diğer insanda inanan biriyse eğer gelir ve bu şekli tamamlar. Yani balık Hıristiyanlığın bir simgesidir.

Buğday başı: Yaşam kaynağını ve ekmeğini simgeler.

Çoban: Genelde omzunda bir koyun taşırken çizilen çoban bizim manevi çobanımız olan İsa’nın şefkatini simgeler.

Haç işareti: farklı tasarım ve çeşitlilikte olan haçlar, Hıristiyanlar arasında oldukça popüler olan dövmelerdendir. Ayrıca Protestanlar haç işaretlerinin yanına dövme olarak kendi kiliselerinin amblem ve mührünü yaptırırlar.

Kuğu: Vaftiz sırasında tanrının ruhunun İsa üzerine olmasını simgeleyen kuğu şimdi genellikle trinity’nin kutsal ruhunu simgeler.

Lamba: Genellikle cinlerle birlikte kullanılan lamba gaz lambası şeklindedir. Lamba genelde tanrı kelimesini simgeler.

Mum: Dünyanın ışığı olan İsa’yı takip ettiğinin onun yolundan gittiğinin bir simgesidir.

Palmiye yaprağı: İsa’nın Kudüs’e son gelişinde ona tapınmayı ve selamlamayı simgeleyen palmiye yaprağı manevi değerlerin simgesidir.

Pelikan: Bu su kuşu yavrularını beslemek için kendi göğsünden kan akıttığından ilk Hıristiyanlara vefa anlamında yapılan bir dövmedir.

Tavus kuşu: Hıristiyan tarihinin ilk zamanlarının sembolü olarak kullanılır. Tavus kuşu tüylerini her kabarttığında yeni tüyler eski tüylerinin güzelliğini bastırır.

Üç tane iç içe geçmiş halka: Eğer celtik dövme modeline uygun bir Hıristiyan dövmesi arıyorsanız iç içe geçişmiş üç halka en uygunu olur. Bu aynı boyuttaki iç içe geçmiş üç halka eşitliği, bütünlüğü, birliği ve baba oğul kutsal ruh dediğimiz tanrısal üç varlığı simgeler.

Yağmur bulutları: Halos diye de bilinen yağmur bulutları genelde İsa Meryem ve aziz motiflerine ek olarak kullanılır.

Gemi:
Zor ve kasırgalı denizlerde ilerleyen gemi motifi kiliselerin tüm tehlikeler rağmen ayakta kaldığını simgeler.

Zambak: genelde doğu bölgesinde ölümsüzlüğü ve sonsuz yaşamı simgeler.

Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi ve Keneler

Kene (Ixodoidea), eklem bacaklıların örümceğimsiler (Arachnida) sınıfından kan emici ve gözsüz bir dış parazittir. özellikle göçmen kuşlarla hastalıkları yayıldıkları bilinmektedir. İnsan, koyun, köpek, kedi, deve gibi canlıların derilerine yapışarak kanlarını emer. “Asıl kene” olarak bilinir.

Ayrı eşeylidir ve yumurta ile çoğalır. Dişi yumurtalarını yaprak, çöp veya hayvan kılları arasına bırakır. Gelişimlerinde metamorfoz vardır. Yumurtalarından üç çift bacaklı larvalar çıkar. Bunlar bir pupa devresi geçirerek 8 bacaklı nimfalara (tam gelişmemiş yavrular) dönüşürler. Nimfalar da bir pupa safhası geçirdikten sonra ergin hale gelirler. Larva ve nimfalar genellikle kertenkeleler üzerinde, erginler ise insan, koyun, sığır, köpek gibi memeliler üzerinde parazit yaşarlar.

Kene

Vücutları başla kaynaşmış bir göğüs ve torba biçimli dişi 11-12 mm’ye kadar sişer. Erginlerinde dört çift bacak bulunur. Bacakların uçlarında çengeller ve vantuzlar vardır. Deriye rahatça yapışarak hortumlarıyla kan emerler. İyice şiştikten sonra kendilerini yere atarak konaklarından uzaklaşır, ot veya ağaçlara tırmanırlar. Ön ayaklarının uçları dokunma ve koku alma için özelleşmiştir. Ormanlarda bulunduğu ağacın altından bir hayvan geçtiği takdirde üzerine düşüp derisine yapışır ve etine hortumunu sokarak kanını emer. İlk iki bacak çifti öne, son iki çifti geriye yönelmiştir. Bugün 889 kene türü bilinmektedir. Kenelerin hepsi zararlı, parazit ve kör değildir. Sığır ve köpek kene türleri gözlüdür. İnsan ve ehil hayvanlarda parazit yaşayanlar çeşitli hastalık mikroplarını bulaştırdıklarından sağlık bakımından zararlıdır ve birçok bakteri de üretmektedir.

Keneler, örümcekgiller ailesinden olup, büyüklükleri 1mm ile 5mm arasındadır. Daha çok bahar ve yaz aylarında aktif haldedirler. Kırmızı-kahverengi, yassı ve oval, kan emici parazitlerdir. Genellikle insan ve hayvan kanından beslenirler.

İnsanlara ve hayvanlara hastalık yayma hususunda meşhurdurlar. Kan emme potansiyeli vücutlarının 100 ile 200 katı arasında olabilir. Yavrularında altı bacak, yetişkinlerinde 8 bacak vardır. Kenelerin kafalarında delme ve emme organları bulunmaktadır. Kenenin ilk iki bacağında duyu organları bulunur. Bu bacaklarla kurbanlarına tutunurlar. Solunumlarını son iki bacaklarla yaparlar. Üreme organları alt karın bölgesinde bulunur.

Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi

Kırım-Kongo kanamalı ateşi, Afrika, Asya, Doğu Avrupa ve Orta Doğu ülkelerinde görülen öldürücü bir viral hastalıktır. Bunyaviridae ailesinden Nairovirus türü içinde yer alan virüsün yol açtığı bu hastalık %3-30 oranında ölümle neticeleniyor. Bu virüsler, zarflı ve tek iplikçikli RNA parçacığından oluşuyor. Nairovirus’lerin 34 türü bulunuyor ve bunların sadece 3′ü insanlarda hastalığa yol açıyor. Virüsler, duyarlı hücreler üzerindeki alıcılara tutunuyor ve hücre içerisine alınıyorlar. Genetik yapısındaki farklılıklara göre virüs 8 alt gruba ayrılıyor. Türkiye’de elde edilen virüsler, Rus ve Balkan virüs gruplarına %99 benzerlik gösteriyor.

Kırım-Kongo kanamalı ateşini insanlara keneler taşıyor. Hyalomma türünden keneler, özellikle de H. Marginatum marginatum, hastalığın taşınmasında oldukça etkili. Dünya genelinde hastalığın görüldüğü bölgelerle bu kene türünün yaşam alanları örtüşüyor. Virüs taşıyan kenelerin ısırması sonucunda veya hastalığa yakalanmış insanlarla temasa bağlı olarak hastalık bulaşabiliyor. Bugüne kadar, virüsle temas eden veya taşıyan hiçbir hayvanda hastalık tespit edilebilmiş değildir. Keneleri taşıma olasılığı yüksek olan tavşan ve yaban domuzu sayısının çoğalması o bölgede hastalığın artmasına yol açabiliyor. Son yıllarda, hastalığı uzak ülkelere taşıyabilme özelliğine sahip olan göçmen kuşlar üzerinde araştırmalar yapılıyor. Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi virüsüne ek olarak Bunyaviridae ailesinden Rift Vadisi Ateşi ve Hanta virüsleri biyoterörizm ajanları arasında sayılıyor. Hastalığın çok geniş bir coğrafi alanda görülebilmesi, yüksek ölüm riski ve virüsün biyoterorizm ajanı olarak kullanılabilme özelliği nedeniyle bu hastalık oldukça önemli bir sağlık sorunu kabul ediliyor.

Kene

İlk olarak 12. yüzyılda Tacikistan’da belirtileri görülen bu hastalığın klinik olarak tanımlanması 2. Dünya Savaşı sırasında Kırım’a giden 200 Rus askerinde görüldükten sonra yapışmış. Virüs, 1967 yılında yenidoğan farelerden elde edildi. Ülkemizde ilk olarak 2002 yılında görülen bu hastalık 500′den fazla kişide tespit edildi ve bunların 26’sı kaybedildi. Bu vakaların neredeyse %90′ını, aktif çalışma yaşında olan, kene ısırığına maruz kalan, tarım ve hayvancılıkla uğraşan kişiler oluşturuyor. Hastalıktan ikinci sırada etkilenen grup ise sağlık çalışanları. Bu nedenle, Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi olan hastalarla temas ederken mutlaka eldiven, uzun önlük, maske ve gözlük kullanılması öneriliyor. Hastalığın hava yoluyla geçtiğine ait henüz kesin bir kanıt bulunmuyor. Bu virüs sadece insanlarda hastalığa yol açıyor. Bağışıklık sistemi ve damar hücrelerine saldıran virüsler, kendilerine karşı antikor salgılanmasını engelliyor ve damar hücrelerinde hasara yol açıyor. Virüsle temas eden her beş kişiden birinde hastalık görülüyor.

Kenenin ısırması ile hastalık gelişmesi arasındaki süre, yani “kuluçka” dönemi 3-7 gün arasında. Kuluçka döneminden sonra, 41°C’ye kadar yükselen ani ateş, baş ağrısı, kas ağrıları, baş dönmesi hastalığın ilk belirtileri. Ateş ortalama 4-5 gün sürüyor ve bu belirtilere ek olarak ishal, bulantı ve kusma görülüyor. Yüz, boyun ve göğüste kızarıklık, göz iltihapları da diğer belirtiler arasında sayılıyor. Genellikle 1-7 gün süren bu dönemden kanamalı dönem başlıyor. Kanama, büyük çoğunlukla hastalığın başlamasından sonraki 5-7 gün içerisinde gelişiyor. Kanamanın şiddetine göre ciltte küçük nokta tarzındaki kızarıklıklar veya büyük morluklar görülüyor. Ağız içerisi, dişeti ve dudak kanamasının görüldüğü diğer yerler. Kanama en sık olarak sindirim sistemi, cinsel organlar, idrar yolları ve solunum yollarında oluyor. Dışkıda, idrarda veya balgamda kan görülmesi sık karşılaşılan bulgular arasında. Hastalığın son dönemi, yani “konvelesan” dönem, hastalığın görülmesinden 10-20 gün sonra başlıyor. Bu dönemde kalp ritminde değişim, geçici saç dökülmesi, solunum güçlüğü, görmede güçlük, işitme ve hafıza kaybı görülebiliyor.

Kırım-Kongo kanamalı ateşinde en belirgin laboratuvar bulgusu, trombosit sayısının düşmesi. Pıhtılaşmayı sağlayan trombositler önemli ölçüde azalıyor ve kanamalara yol açıyor. Beyaz kan hücrelerinin sayısı azalıyor ve AST, ALT gibi karaciğer enzimleri yükseliyor. Bu kan değerlerinde normale göre aşırı sapmalar, hastalığın kötü gidişine işaret ediyor. Eğer hastalık ölümle neticelenmezse, tam kan sayımı ve biyokimya testleri dahil olmak üzere tüm laboratuvar testleri yaklaşık 5-9 günde normal sınırlara dönüyor.

Hastalığın erken teşhis ve tedavisi, özellikle yayılımın önlenmesi için oldukça gerekli. Kene ısırma öyküsü olan veya hastalığın sık görüldüğü kırsal bölgelerden gelen kişilerde ateş ve kas ağrıları varsa Kırım-Kongo kanamalı ateşinden şüpheleniliyor. Tabi, her kanaması veya ateşi olan kişiler bu hastalığa yakalanmış anlamına gelmiyor.

Hastalık kısa seyirli olduğu için bu tür şikayetlere uzun süredir sahip olan kişilerde başka hastalıkları da akla getirmek gerekiyor. Kanda düşük trombosit ve akyuvar sayısı, yükselmiş karaciğer enzim düzeyleri teşhisi destekleyen laboratuvar bulguları arasında. Virüse karşı vücudun geliştirdiği IgM ve IgG antikorları hastalığın başlamasından 7 gün sonra ELISA ve IFA testleriyle saptanabiliyor. Hastalığın en kesin ve hızlı teşhisi ise “ters transkriptaz-polimeraz zincir reaksiyonu” (RT-PCR) yöntemi ile mümkün oluyor. Bu yöntem son derece özgün, duyarı ve hızlı sonuç veriyor.

Kırım-Kongo kanamalı ateşinde esas olarak destekleyici tedaviler uygulanıyor. Destekleyici tedavide, hastaya trombosit, taze donmuş plazma ve alyuvar solüsyonları veriliyor. Bu tedavinin sonuçları günde bir ya da iki kez tam kan sayımı yapılarak takip ediliyor. Olası kanama odaklarını gözlem altına almak, ülser hastalarına anti-ülser tedavisine başlamak ve kanamaların önlenmesi gibi koruyucu önlemlerin alınması da gerekiyor. Kişinin sıvı ve elektrolit dengesini gözetim altına almak ve korumak destekleyici tedavinin diğer hedeflerinden birisi.

Etki mekanizması tam olarak bilinmese de “ribavirin“, Kırım-Kongo kanamalı ateşinde halen kullanılabilecek tek anti-viral ilaç. Yeni ilaç adaylarından ribamidin ise ribavirinden 4,5-8 kat daha az etkili. Fareler üzerinde yapılan araştırmalar, ribavirin tedavisinin ölüm oranını önemli ölçüde azalttığı ve yaşam süresini uzattığını gösteriyor. İnsanlarda bu ilacın etkinliği tam olarak bilinmese de hastalığın teşhisi kesin olarak konulursa ilaca başlanması gerekebiliyor. Hafif seyreden vakalarda ribavirin önerilmiyor. Ancak, ağır seyirli vakalarda ilaç tedavisinin derhal başlatılması ve 10 gün süresince devam edilmesi öneriliyor. Bu hastalarda henüz ribavirine bağlı yan etki görülmüyor. İlacın gebelerde kullanımı ise sakıncalı. Son yıllarda, vücutta interferon üretimini arttıran ve “MxA” olarak tanımlanan bir ilaç üzerinde çalışmalar yapılıyor. Bu ilacın virüste RNA sentezini engellediği belirtiliyor. Kırım-Kongo kanamalı ateşine karşı geliştirilmiş etkin bir aşı henüz piyasada bulunmuyor. Hastalığın yayılmasının önlenmesi ve erken teşhis Kırım-Kongo kanamalı ateşi ile mücadelenin temel unsurlarını oluşturuyor.

Kenenin Çıkarılması

Kan emen bir keneyi deriden bilgisizce söküp atmak hastalık bulaşma riskini artırdığından oldukça tehlikelidir. Çünkü çıkarılmaya çalışılan kene tepki olarak midesinde bulunan, mikrop ve bakterilerle dolu kanı tekrar geriye boşaltır.Cımbız, pens veya naylon ip yardımıyla deriye en yakın kısımdaki başından sıkıca tutularak dik olarak deriden çekilerek uzaklaştırılır.

Kene

Keneleri mümkünse kendiniz çıkarmaya çalışmayın ve en kısa sürede uzman bir sağlık görevlisi tarafından çıkarılmasını sağlayın. Yalnızca birkaç saat içinde ulaşabileceğiniz yakınlıkta bir sağlık merkezi yoksa, keneyi T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından önerilen yöntemlerle kendiniz çıkarmayı tercih edin.

  1. Kenenin üzerine hiçbir şekilde kimyasal madde dökmeyin, bunu yaparsanız kene rahatsız olup sizi bırakabilir fakat bu esnada emdiği kanın bir kısmını kusar, midesinden gelen tehlikeli virüs ve mikroplar vucudunuza bulaşır.
  2. Ucu ince bir cımbız yardımıyla, kenenin vucudunuza en yakın noktasından(kan emdiği hortum) nazikce ve sağlam bir şekilde kavrayın.
  3. Sakın kenenin vucuduna dokunmayın, bu emdiği kanı geri boşaltmasına yol açar
  4. Kene çıktıktan sonra ısırılan yeri alkol, yoksa sabun ile temizleyin.
  5. Keneyi uygun bir şekilde saklayın. Gerekirse tanımlama için gerekli olabilir. Keneyi öldürmek için ezmeyin, patlamasına neden olabilir.
  6. En yakın zamanda bir sağlık kuruluşundan yardım isteyin, kontrol yaptırın.

[Kaynak: wikipedia]