Atlar ve Tarihi

At yaklaşık 55 milyon yıl önce ortaya çıktığından beri birçok evrimsel değişim geçirmiştir. Bütün evcil atlar “Equus Caballus” denilen bir hayvan cinsinin üyeleridir. Farklı at benzeri türler, bir zamanlar orta Asya da gezinen vahşi atlardan doğmuştur ki bu atların günümüzde hayatta kalmayı başaran tek örneği Przewalski de denilen Mongolion vahşi atlarıdır. Bu atların soyunun tükendiği sanılıyordu; ancak Colonel Nikolai Przewalski adlı bir Rus kaşif tarafından 1881′de Gobi çölünde bu atların yaşadığı keşfedilmiştir. Günümüzde bu hayvanlar, iyi düzenlenmiş doğa parklarında bulunmaktadır. Bu atların artık yabani olarak yaşamadıkları düşünülmektedir. Przewalskide, evcil at kromozomlarından 2 kromozom eksik olarak bulunmaktadır ve ayrı bir at ırkıdır. Günümüzde yaşayan 5 tane daha At familyasına dahil bulunan cins vardır. Düzlük Zebrası, Dağ Zebrası, Grevy Zebrası, Afrika Eşeği ve Asya Vahşi Eşeği. Bazı türlerin çok kısa bir zaman önce soyu tükenmiştir. Güney Afrika da yaşayan Zebra benzeri bir hayvan olan “Guagga” 1870′lerde avcılar tarafından yok edilmiştir. Bu 6 tür de birbirleriyle çiftleşebilir. Ancak her türün hücrelerinde farklı sayıda kromozom olduğu için bazı çiftleşmeler sonucu doğan yavrular kısırdır (örnek olarak erkek eşekle, kısrağın çiftleşmesiyle oluşan katırı verebiliriz). Her nasılsa Przewalski atları ile evcil atların birleşmesiyle oluşan yavrular doğurgandır. Przewalski atı veya Mongolian atı; MÖ. 3000 civarında Rus bozkırlarında evcilleştirilen ilk atlardır. İlk Equus, yaklaşık 60 milyon yıllık evrimden sonra, günümüzdeki atları atası haline gelmiştir.

null

Atın ataları nelerdir?

Atın evrimi detaylı olarak araştırılmıştır ve çoğu hayvan türünün tarihinden farklı olarak atın atalarının kemiklerinin fosilleri bütün olarak bulunmuştur. Atın ataları olduğu düşünülen ilk Mamut’lar, Candylartha’dır. Bu ilkel yaratıklar, ilk olarak 75 milyon yıl önce ortaya çıkmışlardır ve toynaklı hayvanların öncüleridir. Omuzdan yaklaşık 14 inch (36 cm) yükseklikte, yaklaşık bir tilki boyundaydılar ve her bacakta 5 ayak parmağı vardı. Kuzey yarıkürede, bataklıklarda büyüyen küçük çalıların sulu yapraklarıyla besleniyorlardı.

null

At nasıl evrim geçirdi?

Evrimleşme Süreci; çevresine en çok uyum sağlayarak yaşamayı başaran hayvanları içerir. Kuzey yarımkürenin iklimi değiştikçe, bataklıklar kurudu ve toprak sertleşti. Beş parmak üzerinde bataklıklarda bir avantajken daha kurumuş otlaklarda (savanalarda) dezavantaj haline geldi. Milyonlarca yıl boyunca parmak sayısında derece ile azalma oldu ve bu azalma yaklaşık 10 milyon yıl önce ortaya çıkan “Pleohippus” a kadar devam etti. Pleohippus atın ilk tek parmaklı atasıdır. Vücudunda ve vücut ebatlarında da sabit bir artış görüldü. İlk atalarının küçük, yumuşak, kısa – kaplamalı dişleri bataklık bitkilerine göre uyum sağlamıştı. Ancak bu dişler, savanalarda yetişen sert ve sindirimi zor bitkiler için yetersiz kalmıştı. Böylece milyonlarca yıl boyunca, diş kaplamalarında belirgin bir uzama ve öğütücü yüzeylerinde gelişme meydana geldi. Kafatası da dişlerdeki büyümeyle orantılı olarak genişledi. Eohippus; Yabani tavşan boyutlarındaki bu 4 parmaklı hayvan atgillerin ilk atalarından bir diğeridir. 50 milyon yıl önce bataklıklarda yaşadı. Asya da atlar ve diğer atgiller buz çağında oluşan bitki örtüsündeki değişimle yayıldılar. At’lar Eşek’ler ve Zebra’lar daha güneye Orta-Doğu ve Afrika’ya doğru itildi. Yüzyıllar boyunca atlar, vahşi atların farklı ırkları olarak gelişti. Bozkır atı Orta Asya’da oluştu ve bugünkü birçok cinsin ilk babası oldu. Yayla atı Batı Avrupa ve Ukrayna’da gezindi ve bundan Tarpan (bugünkü sıcak kanlı atların atası) gelişti. Kuzey Avrupa’da 2 cins at yaşadı; Orman atı, ağır atların soğuk kanlı cinslerinin öncüsü ve daha küçük olan Tundra Vahşi Atı, günümüz pony cinslerinin atası. Bilinmeyen bir nedenle (muhtemelen öldürücü bir salgın hastalığa bağlı olarak) Amerika da tüm atgiller yaklaşık 8000 yıl önce yok oldu.

Atlar ilk ne zaman evcilleştirildi?

Tarih öncesi insanlar ilkel vahşi atları; etleri, barınak ve giysi yapmak amacıyla da postları için avladılar. İnsan ve At arasındaki ilk ilişkinin Orta Asya’da oluştuğu sanılıyor. Atların tam olarak evcilleştirildiği ilk dönem bir varsayımın sonucudur.

Bozkırların güçlü oymak beyleri, tayları yakalayıp beslediler, yolculuklarında onları da yanlarına aldılar ve sonunda onları yetiştirdiler. Bu sayede bu insanlar süt, et, barınak ve ulaşımı sağladılar. Binek Atlarının ilk belgeli kanıtı; Çin de yaklaşık MÖ. 4000 yılında kuzey sınırlardan gelen atlı savaşçıların tarifiyle bulunmuştur. Bu bozkır binicileri giderek daha da gezginci oldular. Atları yiyecek bulmak veya savaş amaçlı göçlerde kullandılar. Ayrıca ilk tekerleğin üretildiği yer de bozkırlardı. Yüklerin düzlükler arasında daha hızlı taşınmasını sağlayan buluşlar yapıldı. İki tekerlekli at arabasının gelişimi savaş düzeninde devrim yarattı ve tarihin akışı değişti. Batı Avrupa da insanlar, Atları kullanmanın avantajlarını fark etmekte daha yavaştılar. Taş Devri İnsanları, yüzlerce at sürüsünü uçuruma doğru sürerek avlıyorlardı. Güney Fransa da bu uygulamanın sonucu olarak büyük kemik yığınları bulundu. MS. 8-10 yüzyıllarda Hıristiyanlığın kuzey Avrupa’ya yayılmasıyla At eti yenmesi tamamen ortadan kalktı. Papa tarafından bu yasaklanmıştı.

Atın Evrimi

Fosiller, bize atın evriminin çok karışık bir yol izlediğini ve kökeninin milyonlarca yıl öncesine, EOSEN’e kadar uzandığını göstermektedir. Özellikle Kuzey Amerika’da bol miktarda bulunan fosiller, atların buradan türediğini, daha sonra Asya’ya geçtiğini Amerika’da kalanların PLEISTOSEN’ DE salgın bir hastalık nedeni ile ortadan kalktığını kanıtlamaktadır. Bugün Amerika’da yaşayan atlar daha sonra Avrupa’dan getirtilen atlardan üretilmiştir. Fosillerin incelenmesinden anlaşıldığı kadarıyla, atın evriminde belirli bir yol izlenmiş, fakat bu yolda birçok dallanmalar ortaya çıkmıştır. Bu yan dalların birçoğu doğal seleksi yon ile ortadan kaldırılmıştır. Atın evriminde birinci derecede, üyelerin ve dişlerin, aynı zamanda vücut büyüklüğünün değiştiğini görüyoruz.

Atın filogenisinde ilk hayvanın köpek büyüklüğünde Eohippus (=Hyracotherium) olduğunu biliyoruz. Bu hayvanın ön ayağında iş görür durumda dört, arka ayağında üç parmak vardır. Ön ayakta bir, arka ayakta iki körelmiş parmak bulunur. Bu, bu hayvanın beş parmaklı bir atadan köken aldığını göstermektedir. Körelen parmaklar birinci ve beşinci parmaklardır. Kırk dört dişi vardır. Dişlerinin taç kısmı kısa, kök kısmı uzundur. Bugünkü atlardan farklı olarak ormanın içerisinde ve çevresinde yaşamaktaydı. Bu nedenle dişleri, genç dalları öğütecek şekli kazanmıştı. Devrin diğer memeli hayvanlarından, ormanın tenha yerlerine kaçarak kurtulmuştur. Orta EOSEN’le Orohippus’un molar dişleri biraz daha gelişmiştir. Üst EOSEN’le Epihippus yaşamıştır. Vücut büyüklüğünde gittikçe artma görülür.

Evrimsel hat üzerinde ikinci bir gelişim oligosende MESOHIPPUS’UN ortaya çıkmasıdır. Vücut, büyük bir koyun kadar olmuştur. Her iki ayakta üçer parmak bulunmakla beraber, orta parmaklar diğerlerine göre daha fazla büyüyerek vücudun yükünü çekmeye başlamıştır. Üst oligosende ayakları biraz daha değişmiş MIOHIPPUS görülür. Miyosencin başında MORYHIPPUS, orta miyosende PARAHIPPUS ve HYPOHIPPUS görülür. Bu hayvanlarda orta parmak vücudun tüm ağırlığını çekmekle beraber, diğer iki parmak ta dıştan görülebilir. Molar dişler daha düzleşmiştir. Dolayısı ile artık ormanlık yerlerde değil, açık arazi ve çayırlarda yaşamaktasın. Kafatası ileriye doğru uzanmış, göz çukurları geriye doğru çekilmiştir. Üst miyosende hayvanın büyüklüğü 90-120cm ye ulaşır. Bu devirde MIOHIPPUS’ TAN ayrılan bir dal daha sonra ortadan kalkan ANCHITHERIUM’ evrimleşmiştir.

Pliyosende Pliohippus ortaya çıkmıştır. Bu hayvan, at özelliklerinin birçoğunu kazanmıştır. Her ayakta tekbir parmak vadır, diğerlerini kalıntı halindeki kemiklerden anlıyoruz. Bu ayak tipi değişmeden günümüze kadar gelmiştir. Dişler ise çiğnemeye daha iyi uyum yapacak hale gelmiştir. Bu hayvanda iki ayrı evrimsel çizgi göstermiştir. aha sonra ortadan kalkan Hipparion, diğeri ise Pleistosen’de bugünkü adların cinsini meydana getiren Eguus’tur. Evcilleştirilmiş ata, yani Eguus Cabellus’a köken olan Tür kesin olarak bilinmemektedir. Zamanımızda yaşayan tek yabani at türü Moğolistan’daki Eguusprezewalskii’dir. Bu hayvanın yüksekliği 120 cm olup boz renkli, büyük başlı, küçük gözlü ve kısa kulaklıdır. Evcilleştirilmiş atla yavru meydana getirebilir. Evcil atın atası olma olasılığı zayıftır.

Gerçek yabani atlar Amerika’daki atlardır. Amerikanın bulunuşundan kısa bir süre sonra bilinmeyen bir nedenle (belki bir hastalıktan dolayı) ortadan kalkmıştır. Amerika’da bugün yaşayan yabani atların atası, İspanyollar tarafından getirilen Avrupa kökenli atlardır. İnsanlar mağara devrinde atları besin için avlamışlardır. Daha sonra Mısırlılar araba çekmede kullanmışlardır. Arap atlarının iskeleti diğerlerinden farklı olduğu için (kafa tasında fazladan bir şaft bulunur, kuyruğu daha az omurlu, ön üyelerinde küçük bir kemik vardır) farklı bir kökenden geldiğine inanılmaktadır. Altmış milyonluk bir süre içerisinde gelişen atın, daha sonra yapay çaprazlamalar ve ıslahı sonucu daha iri, daha uzun üyeli ve daha güçlü ırkları elde edilmiştir. Bu arada uyum yapamayan birçok yan dal ise tamamen ortadan kalkmıştır.

AT: (Equus cabalus), Perissodactyla (Tek toynaklılar) takımının Equidae (atgiller) familyasından, otçul, toynaklı memli türü; çok eski çağlardan beri binek, yük ve çeki hayvanı olarak insan ile bir arada yaşamaktadır.Atın bilinen ilk atası, Alt Eosen’de yaşamış Hyracotherium’dur. Atın ilk kez nerede evcilleştirildiği bilinmemekler birlikte, köpek ve sığırdan daha sonraki bir tarihte evcilleştirildiği kesindir.

At Türleri

At Alm. Pferd (n), Fr. Cheval, İng. Horse. Familyası: Atgiller (Equidae). Yaşadığı yerler: Evcilleri olduğu gibi, Amerikan bozkırlarında “Mustang” ve Altay dağlarının her iki yanındaki açık arazilerde “Prezevalski” denen yabani atlar sürüler halinde yaşar. Özellikleri: Küçük başlı ve kısa kulaklıdır. Yelesi ve kuyruk ucu uzun kıllıdır. Midilli atları koç iriliğindedir. Ömrü: 40-60 sene. Çeşitleri: En meşhuru Arap, İngiliz ve Midilli atıdır.

Tek tırnaklılar takımının, Atgiller familyasından bir memeli. Erkeğine aygır, dişisine kısrak, yavrusuna tay, yumurtaları çıkarılmış, iğdiş edilmiş olana da beygir denir. Hepsine genelde at adı verilir. Arabide binek ve yük hayvanı olan ata; dabbe, matiyye, semend, tusen-i sütur denir. Cenk atına da rahş denir. Hepsi otla beslenir. Geviş getirmezler. Memeleri kasık bölgesinde arka ayaklarına yakındır. Üçüncü parmakları geniş bir tırnakla çevrilmiş olup ” toynak” adını alır. Bunun üzerine basarak yürürler. İnsanlara hizmet eden hayvanların en kabiliyetlisi ve kıymetlisidir. İnsanların, eski harp meydanlarındaki yardımcısı, yük taşımada hizmetçisi, yarış, cirit, çit atlama ve av sporlarında neşe ve zevk ortağıdır. Silah gürültüsüne ve bando sesine rahatlıkla alışır.At, cesur ve atılgan olduğu gibi sahibine son derece itaatkardır. Sahibi dilerse dolu dizgin, dörtnala koşar, isterse aheste yürür, isterse durur. Her durumda sahibini memnun etmeye dikkat eder. Yorgunluğa bakmaksızın kendini çatlatmak pahasına da olsa olanca gayret ve kuvvetini itaat uğruna sarf eder. Bugün Amerikan bozkırlarında yaşayan Mustang adıyle anılan vahşi atlar, İspanyolların Amerika’ya götürdükleri ehli atlardan kaçanlardan yabanileşenlerdir. Az yiyecekle yetinip, her türlü iklim şartlarına dayanırlar.

Tarpan adıyla anılan Avrupa yaban atının (E. caballus gmelini) 1876′dan beri nesli tükendi. Bugün eski dünyada hala neslini devam ettiren yalnız bir yaban atı vardır. Bu at Orta Asya Moğolistan’ının soğuk ve ıssız ovalarında yaşar. Asya yaban atı veya Prezevalski dendiği gibi Moğolistan yaban atı da denir. Altay dağlarının her iki yanında yaşar. Siyah kısa ve dik yeleleri ile, ağır ve iri başları, küçük kulakları, uzun kıllı kuyrukları ile evcil atlardan farklılık gösterirler. Renkleri kırmızımtrak kahverengi olup çekici bir görünüşleri vardır. Burun kısımları beyazdır. Kışın kılları uzayarak soğuktan korunurlar.

Evcil atlar: Tahminen 4000 seneden beri insanlara hizmet etmektedir. Bugünkü modern atların Asya yaban atından türediği şüphelidir. Bazı zoologlar Avrupa yaban atından türediğini ileri sürmektedirler. Evcilleştirilmiş atların birçok soyları vardır. Bugün küçük Midilli atları ile Safkan Arap atlarının soy kütüğü kesin olarak bilinmemektedir.

Atlar 20-30 sene yaşar, bazı kısraklar 15 yaşına kadar doğurur. On bir ay gebe kalır ve genellikle bir yavru doğururlar. Yavrunun gözleri açık olarak doğar ve birkaç dakika sonra ayağa kalkarak annesini takibe başlar. Yük çekme ve taşıma atları, kalın bacaklı, iri cüsselidir. Binek ve yarış atları ince uzun bacaklıdır. Atlar arasında haset yok ise de, birbirlerine gıpta etmek huyları vardır. Bu da yarışta, hendek ve çit atlamada kendini gösterir. Birbirlerine imrenerek daha hızlı koşup öne geçmek isterler. Saatte 60-70 km hızla koşanları vardır. Atların tüy renkleri çeşitli olup, renklerine göre çeşitli isimler alırlar. En tanınmışları: Ak, akçıl, kır, al, alakı, geyik kırı, çil yeşil, al pekmez köpüğü, doru, hurma dorusu vs.’dir.Erkek eşek ile kısrak eşleştirilirse katır elde edilir. Aygır (erkek at) ile dişi eşeğin birleşmesinden de barda denen katır çeşidi elde edilir. Her iki melez de üremezler. Katır, bardadan daha dayanıklıdır.

Arap atı: Çok dayanıklı mükemmel bir binek ve yarış atıdır. Arabistan’a geçen Orta Asya ve Anadolu Türk atlarından türemiştir. İngiliz atlarından daha dayanıklı olup, 24-28 saat hiç su içmeden yol alabilir.

İngiliz atı: İyi bir binek ve yarış atıdır. Özellikle yarış için yetiştirilir. Arab aygırı ile İngiliz yerli kısraklarının çiftleştirilmesinden türetilmiş bir soydur. Arab atından daha uzun bacaklıdır.

Midilli atı: Küçük, sakin ve dayanıklı bir at çeşididir. Keçi veya koç iriliğindedir. Çocuklar için iyi bir binek hayvanıdır. Hafif gezinti arabalarına koşulduğu gibi maden ocaklarında da istifade edilir. Shetland, İzlanda ve Norveç midillileri meşhurdur.

At yetiştiriciliği: Asya, Avustralya ve Amerika’daki geniş bozkırlarda hâlâ vahşi at sürüleri yaşamaktadır. Evcil atlar haralarda yetiştirilir. Ülkemizde ilk hara 1913′te Aziziye’de kuruldu. Türkiye’nin ilk modern harası ise 1924′te açılan Karacabey harasıdır.Atın evcilleşmesi Przewalski atı (Equus ferus przewalskii) olarak tanınan Moğol kirtag, bugün yaşayan tek vahşi attır.

Günümüzün at cinsleri nereden gelmiştir?

En büyük ağır atlardan, en küçük hafif atlara kadar tüm at cinsleri ilkel Asya vahşi atından gelişmiştir. Bu atlar şekil ve büyüklük bakımından przewalski atına benziyordu ve Buz çağından Demir çağına kadar çok az değişim göstererek yayılmıştı. Diğer at türleri güneye itilmişlerdi ve insan etkisiyle evcilleştirilip değişik amaçlara uygun olarak üretilmişlerdi. Daha büyük cinsler savaşlarda arabaları çekmek için gerekliydi. Böylece bu atlar, boyutlarında büyümeyi sağlayacak şekilde üretildiler. Orta doğunu ve Kuzey Afrika’nın sert koşullarında güç ve dayanıklılık gerekliydi. Bu özellik bedevilerin ve Arap atlarının gelişiminde önemli bir rol oynadı. Bedeviler (çölde yaşayan göçerler); Arap atı cinsinin gelişiminde ve ilerlemesinde önemli yer aldılar. En hızlı ve dayanıklı kısrakları ellerinde tutmaya dikkat ettiler ve en iyi görünüşlü aygırlarla çiftleştirmek için bu kısrakları kullandılar.

Daha büyük atlar, ortaçağda ulaşımda ve özellikle ağır zırhlı şövalyeleri taşımada gerekliydi. Koşum takımlarının ilk 11. yüzyılda kullanılmasına ve takımların atların arabaları daha etkili çekmesini sağlamasına rağmen, atlar endüstri devrimine kadar tarımda kullanılmadı. Koşum takımlarındaki ilerleme ve çiftlik makineleri çekiş gücü için bir talep doğurdu. Bunu ancak ağır atlar sağlayabilirdi. Son 200 yıl boyunca soğuk – kanlı atlar, ağır cinsleri geliştirdi (Shire, Clydesdale)

İnsanlar tarafından yapılan seçici üretimin etkisi nedir?

Günümüzdeki her at cinsinin büyüklüğü, şekli ve performansı tamamen seçici üretimin sonucudur. Bu cinslerin üzerindeki en geniş etki Araplardan gelmiştir. Arap atları, birçok doğal İngiliz cinsini (New forest pony, Wesh Mountain pony) geliştirmek için kullanılmıştır. Arap aynı zamanda Thoroughbred’ in orijininde de yer almıştır. Çünkü; genel aygır kitabındaki tüm Thoroughbred’ lerin soyunda 3 Arap atının izleri bulunur. (Darley Arap, Byerley Türk ve Godolphin Borb) bu 3 At 17. yüzyıl sonlarında İngiltere’ye ithal edilmiş ve ağır At cinsleriyle birleştirilmişlerdir. Günümüzün Avrupa cinsleri üzerinde büyük etkisi olan bir başka at da İspanyadaki Andalusian’dır. Bu cins doğal İspanyol atlarının, Mourish akıncılar tarafından ortaya çıkarılan Barb’ larla birleştirilmesinden türemiştir. İspanyol akıncıların Amerika’ya gittikleri dönemde bazı hayvanlar doğaya kaçmış ve vahşi olarak yaşama ve üreme olanağı bulmuşlardır. Bunun sonucunda; Quarter atının gelişmesinde etkisi bulunan Mustang ortaya çıkmıştır.

Yorum yok