Etiket: selenyum

Mantarlar

Mantarlar (Fungi), çok hücreli ve tek hücreli olabilen ökaryotik canlıları kapsayan bir canlılar alemi ve şapkalı mantarların tümüne halk arasında verilen genel addır. Halk arasında Küf mantarı, Pas mantarı, Rastık mantarı, Maya mantarı, Mildiyö mantarı, Şapkalı mantarlar, kav mantarı, Puf mantarı gibi çeşitli isimlerle anılan bütün mantarlar, mantarlar (Fungi) alemi içersinde incelenirler. Latince Fungi mantarlar, Fungus ise mantar anlamındadır. Dünyanın heryerinde bulunurlar. Fazla nemli yerlerde daha çokturlar. Yeryüzünde 1,5 milyon kadar mantar türü olduğu düşünülmekte ise de günümüzde sadece 69.000 kadar türü tanımlanmıştır. Çoğu insan, mantarların bitki olduğunu düşünmektedir, ancak mantarlar bitki değildir. Çünkü mantarlar kendi besinlerini üretemezler.

Bulundukları yaşam ortamındaki diğer canlılara uygun olarak genetik farklılıklar gösteren mantarların bu özellikleri, hayat zincirinin devamı için çok önemlidir. Meselâ hemen hemen bütün bitkilerin, organik besinlerle beslenen mantar ve kökmantarları ile ortak bir hayatları vardır. Ve zannettiğimiz gibi mantarlar ağaçların suyunu emen basit birer asalak değillerdir.

Mantar

Kök mantarları, çimen çalı ve ağaçların köklerini sarıp içlerine nüfuz eder. Böylece su emme bölgesini yüzlerce kat genişletirler. Böylelikle bitkinin su aramasına katkıda bulunmuş olurlar. Bu aynı zamanda toprağın su tutma kapasitesini de artırır. Üstelik bu yardımlaşma bitkilerdeki hastalıkların da önüne geçer. Mantarların ormanlardaki diğer organizmalarla olan bu ilişkileri, daha yeni yeni anlaşılmaya başlanmıştır. Bugün kesin olarak bildiğimiz şey, mantarların kompleks bir yapı sergilediği ormanların, sağlıklı bir ortama sahip olduğudur. Yani mantarlar, yaşadıkları bölgenin sağlık göstergeleridir.

Araştırmacılara göre bugün, Avrupa’da kökmantarların yaklaşık %50’si kaybolmuştur. Bu veri, ekolojik bir felâketin habercisidir. Çünkü mantarların kaybolması ile çeşitli hastalıklar ormanları tehdit etmeye başlamıştır. Bu durum böceklerden, kuşlara ve memelilere kadar tüm canlı türlerini tehdit etmektedir.

Mantarların azalmasıyla birlikte nem oranı düşmekte, açığa çıkan toprak, rüzgarla dağılmakta ve çölleşme başlamaktadır. Böylece ekosistemin taşıma kapasitesi zayıflamakta ve insan nüfusu dahil tüm baskı unsurları karşısında, çevrenin direnci kırılmaktadır.

Dünyada insanların doğuşuyla birlikte, insanlar tabiatta hazır buldukları yiyeceklerle zorunlu olarak ilgilenmişlerdir. Şüphesiz ki ilk insanların yenen ve zehirliler konusunda bilgileri yoktu. Elde ettikleri bilgileri hayatlarını kaybetmek pahasına öğrenmişlerdir. Bu öğrenme ancak yerleşme yerleri çevresinde, dar bir alanda kalmıştır.

Mantar

İlk yazılı belgeler, M.S. 79 yıllarında yaşamış olan Plinius tarafından kaleme alınmıştır. Yazarın belirttiğine göre; Roma Kralı Neron’un oğlu, annesi, muhafız alayı komutanı ve arkadaşları mantar zehirlenmesinden hayatlarını kaybetmişlerdir. Tarihi bilgilere göre, Buda dininin kurucusu Siddhaerta Gotama, 1534 yılında Papa Klemens VII, 1740 yılında Bavyere Kralı Karl VII, bunlardan başka Fördere Mozarts kendisi, karısı, çocukları ve arkadaşları ile birlikte bilmeyerek yedikleri zehirli mantarlardan hayatlarını kaybetmişlerdir.

Antik çağlardan beri varlığı bilinen mantarlara insanların ilgisi günümüzde de devam etmektedir. Eski Çin, Mısır, Roma ve Yunan uygarlıklarında mantarların gerek besin olarak gerekse ilaç yapımında kullanıldıkları bilinmektedir. Aztek ve Maya’ların günümüze kadar ulaşan eserlerinde mantar figürlerine oldukça sık rastlanmaktadır. Amerikan yerlilerinin zehirli bir tür olan Amanita muscaria Pers dini ayinlerinde keyif verici olarak kullanmaları oldukça şaşırtıcıdır. İngiliz arkeoloji kayıtlarına göre puf mantarları ile kav mantarının yaklaşık 2000 yıl önce kanamaları durdurmak amacı ile kullanıldığı anlaşılmaktadır. Eskiden sadece doğadan toplanıp tüketilen mantarlar, ilk defa 16. yüzyılda Fransa’da kültüre alınmıştır. Daha sonra bu alanda yapılan çalışmalar gelişerek devam etmiş ve günümüzde özellikle gelişmiş ülkelerde önemli bir sanayi kolu haline gelmiştir. Türkiye’de kültür mantarı üretimi ile ilgili ilk çalışmalar 1960′ların ilk yıllarında başlamış, daha sonraki yıllarda mantar tüketim alışkanlığının artmasıyla mantar yetiştiricilerinin sayısı da artmıştır. Bu nedenle gıda ihtiyacının karşılanması ve ekonomik olması sebebiyle kültür mantarı yetiştiriciliği dünyada olduğu gibi ülkemizde de hızla artmaktadır. Makromantarlar diğer özelliklerinin yanında çok uzun zamandan beri insanlar tarafından kullanılan doğal kaynaklardan biridir. Tarih boyunca birçok hastalığın tedavisinde mantarlardan hazırlanmış ilaçlar kullanılmıştır. Günümüzde makroskobik mantarların birçok konuda tıbbi etkiye sahip oldukları bilinmektedir. Makromantarlar antibiyotik, antibakteriyal, antifungal, antiviral, antiprotozoal etkilerinin yanı sıra bağışıklık sistemi düzenleyici, karaciğer koruyucu, kollesterol önleyici, diyabet önleyici etki gösterirler.

Mantarlar, klorofilsiz, heteretrof, ipliksi yapıda, spor oluşturan, parazit, saprofit ve simbiyoz olarak yaşayan ökaryotik organizmalardır. Doğada geniş yayılım gösteren bu canlılar ekosistemdeki enerji döngülerinin genel düzenleyicisi olarak bulunurlar. Bazı mantarlar otsu ve odunsu bitkilerin su temin etmelerine, ölü organik maddelerin parçalanmasına yardımcı olurken, bazıları bitki ve hayvanlar üzerinde parazit olarak yaşamaları sonucunda önemli ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Bazı türleri ise alglerle ortak bir yaşam içine girerek Liken adı verilen organizmaların yapısına katılırlar. Mantarlar bu özelliklerinin yanında maddelerin biyolojik dönüşümünde, özellikle mineralleşme ve humuslaşmada önemli rol oynarlar. Mantarlar zehirli maddeler üretmeleri yanında, bünyelerinde ağır metal biriktirmeleri ile de önem taşırlar. Bu maddeler bakır, cıva, çinko, gümüş, kadmiyum, kobalt, kurşun, mangan, molibden, nikel, selenyum, sezyum, stronsiyum, talyum, uranyum şeklinde verilebilir. Mantarlar bünyelerinde biriktirdikleri ağır metal nedeniyle kirlilik indikatörü olarak da kullanılırlar.

Mantarların vejetatif yapısı silindirik tüpsü iplikçiklerden meydana gelmiştir. Bu tüpsü iplikçiklerin her birine hif adı verilir. Hifler bir araya gelerek ağ şeklinde bir yapı oluştururlar. Buna miselyum denir. Miselyumlardan mantarın esas vejetatif yapısı olan tallus meydana gelir. Mantarların çeper yapıları çoğunlukla kitin içerir. Bazı mantarlarda ise selülozdur. Birçok mantarda çeper yapısı saf kitin selüloz değildir. Bu ana çeper maddelerine tür ve hifin yapısına bağlı olarak lignin, kalloz ve diğer bazı organik maddeler girebilir. Hücrelerinde bir veya daha fazla sayıda çekirdek ve her çekirdek içinde mutlaka bir çekirdekçik bulunur. Nükleus içinde 2-8 arası kromozom bulunur.

Mantarlar klorofilsiz ve genel olarak renksizdirler. Fakat bazı türlerin özellikle çeperlerinde melanin maddesinin birikmesiyle koyu bir renk ortaya çıkar. Yedek besin maddesi olarak glikojen, yağ ve bazen de mannitol depo eder, nişasta bulunmaz.

Mantarlar hem eşeysiz hem de eşeyli olarak ürerler. Eşeysiz üreme çeşitli sporlarla meydana gelir. Suda yaşayanlarda kamçılı ve çıplak zoosporlar vasıtasıyla, karada yaşayanlarda ise sporangium (kapalı keseler) adı verilen spor keseleri içinde oluşan endospor veya hiflerin ucunda oluşan ekzosporlar ile üreme sağlanır. Eşeyli üreme ise izogami (birleşen gametlerin morfolojik yapıları aynı, fizyolojik özellikleri farklı), anizogami (gametler kamçılı biri büyük, diğeri küçük), oogami (gametlerden biri büyük ve kamçısız, diğeri küçük ve kamçılı), gametangiogami ve somatogami ile gerçekleşir.

Mantar

Mantar Zehirlenmesi Nedir?

Bazı şapkalı mantarların içerdiği zehirliği bileşiklerin neden olduğu hastalık belirtileri “mantar zehirlenmesi” ya da “misetismus” olarak tanımlanır. Zehirli olduğu belirlenen mantarlar zehir etkisi gösteren bazı bileşikleri ihtiva ederler. Bunlar; Amanitin, Alloviroidin, Crustilinol, Dermocybin, Gyromitrin, İbotenik asit, İlludin, İnvolitin, Koprin, Muscarin, Muscimol, Muscozone, Naemotolin, Orellanin, Phalloidin, Phallisin, Pistillarin, Virodin, Xerocomik asit vb. Belirtilerin şiddeti yenen mantar miktarına göre değişiklik gösterir. Mantarı yedikten sonra ilk belirtilerin görülmesine kadar geçen süreye latent dönem denir. Lamelli (gilli) şapkalı mantarlardan şimdiye kadar yaklaşık olarak 4000 tür tespit edilmiş ve ancak bunlardan 30 veya 40′ının zehirli olduğu anlaşılmıştır. Zehirli olanların zehirli olduklarına dair yüzeylerinde herhangi bir işaret yoktur.

Mantar Zehirlenmelerinde Nasıl Davranılır?

Hasta ilk imkânda hemen doktora gösterilmelidir. Doktor gelmeden önce, küçük dile dokunmakla veya içinde tuz eritilmiş ılık su, tuzlu yağsız ayran veya başka bir kusturucu içirmekle hasta kusturulmaya çalışılmalıdır. Mide ve karın ağrıları sıcak bir şeyle bastırmak suretiyle teskin edilebilir. Eğer hasta ateşli ise, alnına ve beline bir buz kompresi konulmalıdır. Kalp faaliyeti (eğer ihtiyaç varsa), kuvvetli koyu kahve ile veya tuzlar koklatarak tahrik edilmelidir. Eğer hasta baygın ise, şuursuz ise, yüzüne soğuk su serpmeli veya amonyak buharı teneffüs ettirilmelidir. Ayıltmak için asla hiçbir alkollü içki kullanılmamalıdır. Nihayet, laboratuar muayenesi için mide kusmukları muhafaza etmek esastır, çünkü bunlara dayanarak daha sonraki tıbbi müdahale tayin edilecektir.

Halk arasında zehirli ve yenen mantarların birbirinden ayrılmasını sağladığı ileri sürülen aşağıdaki inanışların hiçbir bilimsel değeri yoktur.

  • Mantar koparılınca zehirli ise iç kısmının rengi hemen mavileşir.
  • Mantar gümüş bir kaşık veya para ile kaynatıldığında, mantar zehirli ise gümüş kararır.
  • Zehirli mantarları salyangozlar yemezler.
  • Hoş kokulu ve lezzetli olan ve şapkasından bir parça koparıldığında iç kısmının rengi değişmeyen mantarlar tehlikesizdir.
  • Çayırlarda yetişen mantar türleri zehirsizdir.
  • Ağaçlar üzerinde yetişen mantarlar zehirsizdir.
  • Tuzlu veya sirkeli suda kaynatmak mantarın zehirliliğini ortadan kaldırır. Zehirli veya yenen mantarlar ayrı ayrı topraklarda yetişir.
  • Kurutulmuş mantar zehirli değildir.
  • Pişirmek mantarın zehirliliğini ortadan kaldırır.
  • Mantarı yoğurt ile birlikte yemek zehirlemeyi önler.
  • Canlı odunda gelişen mantarlar zehirsiz, ölü odundakiler zehirlidir.
  • İlkbaharda çıkan mantarlar yenilebilir.
  • Yanında paslı demir parçaları bulunan mantarlar zehirlidir.
  • Kırıldığı veya ezildiği zaman süt gibi sıvı akıtan mantarlar zehirlidir.
  • Yüzeyi yapışkan olan mantar türleri zehirlidir.

Mantarlar asıl olarak üç gruba ayrılır.

  1. Yenen mantarlar doğada kendiliğinden yetişen mantarlardır. 2000-3000 civarında türü vardır. İnsanlar, yene mantarların biyolojik özellikleri ile yetişme yerlerinin özelliklerini tespit ederek tabiat şartlarını temin etmek suretiyle mantarları yetiştirmeleriyle kültür mantarcılığı ortaya çıkmıştır.
  2. Zehirli mantarlar doğada kendiliğinden yetişen mantarlar olup, bilmeyerek yenildiğinde insanı, zehirleme yolu ile hastalandıran, daha ileri safhalarda insanı öldürebilen mantarlardandır. Bunlar sayı olarak 70 kadar türe sahip olup, bunların içinde 10 türü gerekli tedavi olmazsa öldürür. Diğer türleri zehirler fakat ölüm meydana getirmez.
  3. Yenmez mantarlar doğada çok sık rastlanan bu mantarların 1500-2000 kadar türü vardır. Bu mantarlar görünüşü, sertliği, rengi, kokusu ve iyi bir gıda değeri olmadığı için yenmez olarak tanımlanmıştır. Bu mantarlar yemeklik olarak kullanıldığında hazımsızlık gibi rahatsızlıklar verir, fakat insanı zehirlemezler.

Mantar

Tedavide Mantarlar

Mantarların, yaşam alanlarının sağlık göstergesi olduğunu belirtmiştik. Şimdi ise bozulan ekosistemin yeniden eski sıhhatine kavuşturulmasında, mantarların ne gibi bir katkılarının söz konusu olduğuna bakalım:

Washington’daki Battelle laboratuarları; bilimi, çevre sağlığını geliştirmek için, kâr amacı gözetmeden kullanan bir kuruluştur. ABD ve diğer ülkeler, zehirli atıklardan kurtulmak için çeşitli çözüm yolları araştıran bu kuruluştan yararlanmaktadırlar.

Dr. Jack Word tarafından bir kaç yıldır sürdürmekte olduğu deneyler sonunda oldukça ilginç şeyler keşfetti. İlk yaptığı çalışmalar, istiridye mantarlarının ağır petrolü parçalayabildiklerini ve zehirli ve inatçı polycyclic aromatic hydrocarbons (PHA)’ın %97’sinden fazlasını ve alkanilerin %80′inden fazlasını ayrıştırabildiklerini göstermiştir.

Burada yapılan bir deneyde, içine dizel yağı, motor yağı, benzin ve diğer petrol ürünleri ile karıştırılmış bir toprak yığınına canlı istiridye mantarlarına ait sporlar katıldı. Dört hafta sonra toprak tabakası üzerindeki örtü kaldırıldı. Yığından mantarlar fışkırmaktaydı. Her biri 30 cm. çapında olan istiridye mantarları, toprak yüzeyi bir baştan bir başa kaplamıştı. Mantarlar test edildiğinde bünyelerinde her hangi bir petrol ürünü taşımadıkları anlaşıldı. Sekiz hafta sonra mantarlar çürüdü. Bu sefer çok daha şaşırtıcı bir durum ortaya çıktı. Çürüyen mantarlar, sinekleri etraflarına toplamaya başladılar. Çünkü mantar sinekleri, çürümüş mantarları bulur ve sporları midelerine doldurarak başka yerlerlere taşıyarak yayılmalarını sağlarlar. Sineklerin ardından bölgeye bir sürü böcek akın etti. Ve en sonunda da kuşlar geldi. Tabii kuşlar, toprak üzerine bir yığın bitki tohum bıraktılar. Kısa bir zaman sonra bu petrol atıklarıyla kirli toprak alan, bilim adamlarının şaşkın bakışları arasında her yerinden hayat fışkıran küçük bir vahaya dönüştü.

12 hafta kadar sonra bütün petrol atıkları mantarlaşma ile temizlendi ve toprak içindeki kompleks topluluk gelişerek daha da verimli bir bölgeye dönüştü. Son olarak toprak yeniden test edildi ve tamamen zehirden arınmış olduğu görüldü.

Bir başka araştırma sonucuna göre ise bazı mantar türlerinin, bileşenlerinin başka bir şekilde tahrip edilmesi çok zor olan biyolojik ve kimyasal silahlardaki maddelerin imha edilmesinde kullanılabileceği sonucuna varıldı. Meselâ 1. Körfez Savaşı sırasında kullanılan sinir gazı türü olan sarin ve soman bu yolla imha edilebiliyordu.

Her ne kadar mantarların sadece birkaç türünü incelemiş olsak ta, gezegenimizin en eski sakinleri olarak yaradılışlarındaki adaptasyon kabiliyeti sebebiyle milyonlarca senedir nesillerini devam ettirmiştir. Bu adaptasyon mekanizması, hızlı değişen çevrede ekolojik denge ve dayanma kuvveti için temel teşkil eder.

Biz insanlara düşen, mantarları, yaratılmış hiç bir canlı varlığa yapmamamız gerektiği gibi, küçümsememek, gereksiz görmemek ve ilkel ya da az gelişmiş gibi isimlendirmelerle etiketleyerek, canlılar âleminin bir basamağına tıkıştırmak yerine, onlardaki harikûlade yaratılış mucizelerini araştırmaktır. Böylece, yeryüzünde bizler için yaratılmış hizmetkârları tanıyıp, onlardan faydalanmanın yollarını bulabiliriz. Kim bilir daha vazifesinden haberdar olmadığımız nice varlık, mantarlar gibi, yeryüzünün ormanlarını korurken, bu gezegendeki geleceğimizi de muhafaza etmek için çalıştırılmaktadırlar.

Çin Tırtıl Mantarı

Tiens Kordiseps (Cordyceps Sinensis) olarak bilinen Çin tırtıl mantarıdır. Sadece Çin’in Tibet, Siçuan, Yunnan, Tsinhay gibi platolarında bulunan otluk ve bataklıklarda yaşayan bir tür yerel canlıdır.

Tırtıl mantarının büyümesi gerçekten şaşırtıcıdır. Bu mantar kışın bir böcek (larva formunda) kış uykusuna yattığı zaman onun dolaşım sistemine girer. Mantarın iplikçikleri larvada besin alımı sonrası o kadar hızlı bir şekilde büyümektedir ki en sonunda her şeyi kaplayan bir kabuk oluşturur. Daha sonra tırtıl bu yüzden ölmekte ve kabuğu bir kozaya dönüşmektedir. Sonraki sene yaz mevsimi geldiğinde kurtçuğun üst kısmı yerden dışarı çıkar ve bir ota dönüşür. Bu bitki kısmından Cordyceps elde edilmektedir.

Çin tırtıl mantarı, deniz seviyesinden 3500 m yükseklikte yaşadığı için çok dayanıklı bir yapıya sahiptir. Hayatta kalmak için yalnızca o platolarda bulunan Polygonum aviculare L, Astragalus ve Ophiopogon ağaçlarının kökleriyle beslenmektedir. Toprak altında geçen 2 senelik gelişim süreci sırasında uzun bir süre açlık, soğuk ve oksijen eksikliği yaşamaktadır. Mantarın gövdesi, besin maddeleri açısından ve biyolojik bileşim açısından o platolarda yetişen bitkiler kadar zengindir.

Geleneksel Çin Tıbbında ginseng ve tüylü geyik boynuzu ile birlikte en önemli 3 güçlü ilaç arasında yer almaktadır. Bu mantar Çin’de sağlığı korumak amacıyla 1200 seneden bu yana kullanılmaktadır. Çok eski zamanlarda Çinliler bu mantarı “tanrının lütfü”, bir tılsım olarak kabul etmişlerdir. Bu güne kadar geçen süre içinde Çin tırtıl mantarı birçok hastalık için yeri doldurulmaz bir çare olduğunu ispatlamıştır. Tianshi Şirketi, yürüttüğü bilimsel araştırmalarda, en son teknolojiyi birleştirerek, bünyesi zayıf insanlar için özel olarak ürettiği biyoaktif doğal besin takviyesi “Kordiseps” kapsülleri sizlere gururla sunar.

Profilaksi için kordiseps kullanım alanları: Bağışıklık sisteminin düzenlenmesi için kullanılan çok yüksek etkili bir çaredir. Düzenleme eğilimi 2 yoldan oluşmaktadır: Hem bağışıklığı güçlendirebilir, hem de bazı insanlarda bulunan fazla bağışıklık gücünü azaltır. Doğal bir antibiyotiktir. Kordiseps birçok patojenik bakteriye karşı antibakteriyel etki yaratabilir. Pnömokok, streptokok ve stafilakok aureus bunlara dahildir.

Antifilojistik etkisi: Kordisepsin bu niteliği hidrokortizondan 3 kat daha yüksektir. Ölçülü bir şekilde kan damarlarını genişleterek kalp ve akciğerdeki kan dolaşımını yoğunlaştırır. Kordiseps, koroner damardaki kan dolaşımını düzenlendiği için, damarda tıkanıklık yaratan pıhtının oluşmasını engelleyebilir.

Kordiseps, yorgunluğa karşı direnci arttırabilir, oksijen açlığına karşı dayanıklılık sağlar ve kandaki lipid seviyesini azaltabilir. Sinir sistemini rahatlatır. Ayrıca hücrelerin antioksidan yeteneğini arttırabilirle gibi farmakolojik özellikler taşımaktadır.

Yukarıda bahsettiğimiz bütün farmakolojik etkileri, kordisepsin birçok hastalığın tedavisinde kullanımı için bilimsel bir temel oluşturmaktadır. Çeşitli laboratuvar araştırmalarından ve hastane gözetimlerinden sonra kordisepsin üç önemli özelliği vurgulanmaktadır.

  • Çok geniş amaçlı kullanım kapasitesi
  • Hastalık tedavisini destekleyerek
  • Çok daha etkili sonuçlar alınması
  • Toksin içermemesi ve hiçbir yan etkisinin bulunmamasıdır.

Kordisepsin Gösterdiği İyileştirici Etkiler

Solunum yolları rahatsızlıkları: öksürük, nefes darlığı, nefes yetmezliği, terleme, akciğer zayıflığından kaynaklanan halsizlik, bitkinlik vb. Bu ürünü kullanarak rahatsızlıkların giderilmesine ve zatürree, astım, amfizem gibi hastalıkların tedavisinde hızlı bir iyileştirici etkiye sahip olduğunu göreceksiniz ve çok iyi bir sonuca ulaşırsınız.

Böbrek hastalıkları: Modern tıp tarafından kordisepsin böbreklerdeki metabolizmayı iyileştirdiği kanıtlanmıştır. Kordisepsin iyileştirici etkileri, böbrek hücrelerinin tüm fonksiyonlarının daha hızlı gerçekleştirilmesi idrardaki toksinlerin ekskresyonu gerçekleşmektedir. İlaç tedavilerinin böbrek dokularına ve kanallarına verdiği patolojik hasarlar, kordiseps tarafından onarılmaktadır. Böbreklerin yeniden enfeksiyon kapmasını ve hiperfosforemiyi önler. Böbrek ve akciğer hastalıklarında görülen bel ve ayak ağrıları, emisyon ve sık idrara çıkma sorunlarının giderilmesi açısından kordiseps çok iyi sonuçlar verebilmektedir.

Kalp damarları hastalıkları: Kordiseps, koroner damarlardaki kan dolaşımını sürekli belli bir hacim ve hızda tutma ve kandaki kalsiyum ve fosfor dengesini sağlama konusunda çok etkilidir. Koroner hastalıkların sürekli tedavisinde çok değerli bir ilaç olan kordiseps, koroner damarlardaki kolajen türemesi, trombositlerin oluşum ve gelişimini durdurma konusunda da çok iyi bir etki göstermektedir. İnhibisyon kat sayısı %13.3 ila %48.5′e ulaşmaktadır.

Hepatit ve karaciğer sirozu: Kordiseps karaciğerin tüm fonksiyonlarını doğrudan iyileştirme gücüne sahiptir. Şu anda Çin’de karaciğer sirozu tedavisinde kullanılan en iyi çaredir. İthal edilen enterferans ilaçlar sarı ırktaki insanlar için çok büyük etkiye sahip değildir ve ayrıca kordiseps içeren ürünlerle karşılaştırıldığında, fiyatının çok daha yüksek olduğu görülmektedir.

Kan hastalıkları: Kandaki trombositlerin normal sayıda bulunmasına rağmen vücutta çeşitli kanamaların meydana gelmesi (protopati atrombositopenik purpura) destek tedavisinde çok açık yararı görülmektedir. Lösemi hastalığının tedavisinde kordiseps ile yapılan destek tedavisi, belli bir etki göstererek löseminin, kan kanserine dönüşmesini önlemektedir.

Kanser hastalıkları: Kordisepsin geniş kapsamlı farmakolojik özellikleri insan vücudunda karaciğer, böbrek, kan damarları ve solunum organları gibi en önemli organlar üzerinde yenileme etkisi gösterdiği için, tedavide bu ürün kanserin son aşamasında dahi iyileştirici etkiler göstermektedir. Yukarıda belirtmiş olduğumuz üzere kordiseps, önemli organlardaki kötü huylu tümörlerin hücre merkezlerine doğrudan müdahale ederek hasta organın iyileşmesine yardımcı olmaktadır. Bu etkinin yanı sıra kordiseps lökosit faaliyetlerini arttırarak kimya terapisinin daha etkili olmasını sağlar. İyi huylu beyin tümörü olan hastaların sürekli tedavisinde kordiseps kusursuz bir çaredir.

Antitoksin faaliyetleri: Kordiseps toksin içermeyen, tamamen doğal bir madde olmasının yanı sıra, metabolizmayı iyileştirerek karaciğer, böbrek, akciğer gibi organların hücre yenilenmesine ve tüm vücudun toksinler ve ilaç kalıntılarından arındırılmasına yardımcı olmaktadır.

Günlük Hayatta Kordisepsin Genel Sağlık Kazandırıcı Etkileri

Kordiseps “güçlendirme ve yeniden oluşturma” etkisine sahip mükemmel bir üründür. Hastalıkları iyileştirmek ve insanı hastalıklardan korumak için kusursuz bir üründür. “Tianshi Kordiseps Kapsülleri” doğuda bulunan kordisepsin doğal miselininden üretilmektedir. Modern teknoloji kullanılarak elde edilen kordiseps özlerinin mayalanma süresi tamamlandıktan sonra elde edilen kıvam toz haline getirilerek yumuşak kapsüllere doldurulur. Kordiseps, insanın bağışıklık sistemini güçlendirip, vücudun dayanıklılık gücünü arttırarak, kanser hücrelerini ve özellikle tümör türlerini yenmektedir. Bu ürün, hormonlar ve benzer uyarıcı maddeler içermemektedir. Bünyesi zayıf olan, bağışıklığı alt seviyede olan, çabuk yorulan, obezite ve kanser hastalıkları olan insanlar için mükemmel bir üründür.

Saçlarım Bugün Nasıl Görünüyor

Havalar ısındıkça uzun saçlar daha fazla sorun olmaya başladı. Terlersiniz, ensenize yapışır, toplamak istersiniz ama bir türlü şekil veremezsiniz ve en sonunda onları kestirmeye karar verirsiniz. Ama bu kararınız her zaman olumlu sonuçlar doğurmayabilir. Zira yüz şeklinize göre bir kesim yaptırmadıysanız saçlarınızı kestirdiğinize bin pişman olabilirsiniz. Böyle bir durumla karşılaşmak için kuaförünüze gitmeden önce aşağıdaki yazıya göz atmanızda fayda var.

  

Kısa saçta model çokluğu fazladır biraz jöle ile ıslak görünüm gibi değişik görüntü elde edilebilir. Kısa saç enerji ve hareket katar, yüz şekillerine gelince de dış saça dışı, iç saça içyüz gibi bakılıp, yüz çerçevemize düşen saç tutamları veya yüz çerçevemizdeki açtığımızı düşünürsek saçlar kaşımızı, gözümüzü, burnumuzu ve ağzımızı etkiler. Dış bölgelerde yaptığımız hareketler ise dış yüzümüzü etkileyeceği için kısa saçlarda 1 mm’lik saç bile olsa yapacağımız saç modeli, yüz şeklini tamamen etkiler. Toplu bir yüz ise bunun yüze doğru gelen saç tutamları, küçücük dahi olsa yüzü daha ince gösterecektir. Tepede yapılan bir hareket yüzü daha uzun veya saç basıldığında daha yuvarlak göstermektedir…

Uzmanlar oval yüzü ideal yüz olarak adlandırır. Bu yüz şekilleri anlatımı en kolay olanıdır ve daha basık ve uzun yüz şekillerine göre her saç şeklini yapabilirsiniz. Fakat kısa saçlar içinde idealdir ve yüzü daha güzel gösterir. Kare yüzlerde ise yuvarlak yüzler ile aynı saç modelleri tanımlanır yüze ve çeneye gelen saç modelleri yüzü biraz daha ovale doğru götürür. Çeneye göre baktığımızda ise çenenin yana doğru çıkanına koyu renk saç düşünerek bunları gizleyebiliriz. Çenenin öne doğru çıkıklığını kapatmak içinde başın arka kısmında bir hacim yaratmak gerekir. Çenede aşağıya doğru bir sivrilik var ise de başın tepe noktasına hacim yaratmak gerekir. Bunları uygularsak çeneyi daha küçük gösterme şansımız olur.

  • Saçların hacimsiz olmasının iki nedeni olabilir. Birincisi saç tellerinin ince olması, diğeri ise normal kalınlıkta fakat çok düz olmasıdır. Saç telleriniz inceyse onlara hacim kazandırmak için ince saçlar için özel olarak üretilmiş ürünler tercih ediniz. Saçınız çok düzse onu ağırlaştıracak ürünlerden uzak durmalısınız.
  • Saçınızı havluyla hafif friksiyonlar yaparak kurulayın. Daha sonra saç dibinize masaj yapın. Bu yöntemle saç dipleriniz uyarılır ve kan dolaşımı düzenlenir; böylece saçınız tel tel ayrılacak ve kabaracaktır. Kurutma makinesi kullanıyorsanız, parmaklarınızla saç köklerinizi ayırarak kurutun.
  • Saçınızı fırçalarken öne doğru eğilerek içten fırçalayın. Sonra arkaya atarak dıştan da fırçalayın. Bu işlem saçı iyice düzeltecek ve daha “havalı” durmasını sağlayacaktır.
  • Saçlarınızın canlılığını kaybetmesinde vitamin ve mineral eksikliği, yanlış ürün kullanmak, hormonal değişiklikler, mevsimsel değişiklikler, çevresel faktörler vb. gibi çeşitli nedenler rol oynar.
  • Saç, gün boyu dış etkenlerden dolayı tozlanıp kirlenir. Bir de bunlara uzun süreli güneşlenme, sıcak kurutma, perma ve boya gibi etkenler eklenince saçın yapısında değişiklikler oluşmaya başlar. Korunmasız kalan saç parlaklığını kaybeder ve donuklaşır.
  • Saç derisinin yetersiz yağ salgılaması gibi iç etkenler, uzun süreli güneşlenme gibi dış etkenler saçlarda kuruluğa yol açar. Perma ve boya gibi kimyasal işlemler de saçta cansızlık ve kuruluğa yol açar.
  • Dengeli beslenmek, doğru tarama ve saçınıza uygun bakımı sağlamak saçlara ihtiyaç duyulan canlılığı ve parlaklığı sağlayacaktır.
  • Saçınıza eski parlaklığını kazandırmak, ışığı daha iyi yansıtmasını sağlamak için özel bir program uygulamanız gerekir. Saçınızı saç tipinize uygun bir şampuanla yıkayın.

Yüz Şeklinize Göre Saç Modeli

Yuvarlak Yüz

Dengeli yumuşak bir yüz yapısıdır. Suratta değişiklik yapmaz. Ama yüzünüzün yuvarlaklığından şikâyetçi iseniz ve bunu biraz olsun inceltmek istiyorsanız saçınızın volümünü yüksek tutacak modelleri tercih etmelisiniz. Böylece saçınız ön planda olup, yüzünüzün yuvarlaklığı biraz olsun azalacaktır. Yüzünüzün hatlarına göre öne doğru kesilmiş tutamlarda yüzünüzü biraz olsun inceltecektir.

Kare Yüz

Kare yüz yapısı da yuvarlak yüz gibi dengelidir. Sertlik ön plandadır. Kare bir yüze saç kesimi yaparken eğer yüz şeklinizi değiştirmek istemiyorsanız size en uygun olanı yine kare bir kesimdir. Fakat yüzünüzdeki ifadeyi yumuşatmak, dengelemek istiyorsanız saçınıza yuvarlak modeller kestirmelisiniz. Bunu yaparken saçınıza yuvarlak bir kesimli kahkül ve şakaklarınıza inen saç tutamları yaptırabilirsiniz.

Dikdörtgen Yüz

Suratta değişiklik yapan ama fazla değiştirmeyen bir yüz şeklidir. Eğer yüzünüzü biraz kısalmak amacı ile kesim düşünüyorsanız çene kemiğini geçmeyecek şekilde kesim yaptırabilirsiniz. Şakak kemiğini örtecek şekilde kesilen kesimler ile dengeli, uyumlu saç modellerine sahip olabilirsiniz.

Enine Dikdörtgen Yüz

Bu yüz şeklinde yüzünüzü biraz uzatmak ve şakak kemiklerinizin ön plana çıkmasını istemiyorsanız uzun saç modelleri ya da saçınızda yukarılara verilecek volümlerle saçınızın biçimini dikdörtgen şeklinde kesimler vasıtası ile yüzünüzü inceltebilir ve yüz yapınızda biraz olsun değişiklikler yapabilirsiniz.

Ters Üçgen Yüz

Surat yapısını tamamen değiştirebilen yüz şeklidir. Bu tip yüz şekillerinde daha modern kesimler yapmak mümkündür. Makyaj için ise en elverişli yüz biçimidir. Kişileri çok enerji dolu gösteren bu yüz şekline eğer yüz biçimini değiştirmeden daha bir güçlülük katmak istiyorsanız, saçınızın yanlarını ve enselerini kısa kestirerek, saç tepesine volüm vererek kesilen saç modellerini tercih etmelisiniz. Ama kendinize biraz dengeli, uyumlu ve yumuşak bir yüz ifadesi vermek istiyorsanız tam tersi enselerde daha çok volümü olan ve saçın tepesine doğru volümü azaltılmış saç modellerini tercih etmelisiniz.

Üçgen Yüz

Saç şeklinde daha negatif olan bir yüz biçimidir. Kişileri enerjisi zayıflamış ve yorgun gösterir. Bu tip yüz şekillerinde negatif olan yüz biçimini saçınıza verilecek pozitif enerji ile dengelemelisiniz. Bunu enselerde saçı azaltarak şakak kemiğindeki bölgeden saç tepesine doğru volümü arttırarak yaptırabilirsiniz. Küçük kare kesimler yaptırabilirsiniz.

Baklava Yüz

En meşhur yüz biçimdir. Bu yüz biçiminde saçınıza uzun, kısa, düz, dalgalı, kahküllü modelleri uygulayabilirsiniz.

Saç Tipinize Göre Renkler

Bohem

Çingenelerden, hippilerden ve ikinci el giysilerden alınan ilhamla yaratılan bir tarz. Bu tarzı vurgulu kaküller simgeliyor. Gözleri kapatacak uzunluktaki kaküller ve devamında tel tel ayrılmış uzun saçlar yüze başka bir anlam katıyor. En belirgin özelliği saç boyundaki farklılıklar ve kırık çizgiler. Bu saçlar ister düz ister hareketli çok farklı şekillendiriliyor. Tercih edilen renkler ise kızıl ve turuncu gibi sıcak renkler.

Feminen

1950′li yılların etkileri ve Fransız kadınının dişiliğiyle gelen şıklığın karışımı bir tarz. Bu modellerde modacı Prada’dan etkilenildi. Farklı uzunluktaki kaküllerle yaratılan asimetri hissi, keskin köşeli kesimler, gözleri tamamen örten uzunluklar, yandan ayırımlar, inceltilmiş düz saçlarla yaratılan dengesiz bir kadınsılık… Kutup güneşi röfleler ve vanilya tonları bu trend için mükemmel seçimdir.

Androjen

Temel özelliği uyandırdığı asimetrik ve karmaşık hisler. Erkeksi kesimlere sahip saçlar, kadınlarda güçlü bir görünüm sağlıyor. Önden başlayan yay şeklindeki kesimler, bir tarafı çok kısa bir tarafı uzun saçlar bu tarza uygun. İster düz taranmış ve parlak, ister karışık ve mat çok farklı şekillendirmek mümkündür.

Gotik

Milano defilelerindeki karanlık temadan esinlenerek hazırlandı. Gözün önüne peçe gibi düşen uzun tutamların sakladığı kare kesimli kaküller ön planda. İster yandan ayrılsın ister öne düşürülsün gotik trendin gizemli ve asimetrik havası var. Vişne, mürdüm, böğürtlen, koyu kahve ve siyah bu tarza en uygun renkler.

Retro

Erkekler için tasarlanan retro 1950′lerin rock and roll stilini geri getiriyor. Bu tarzda James Dean gibi tepedeki saçlar geriye doğru taranabiliyor ya da düz taranarak daha masum bir ifade taşınıyor.

Saça Keratinli Kaynak

Keratin insan bünyesinde bulunan protein ve aminoasitten oluşmaktadır. Bu sebepten keratin saçla hem estetik hem de hijyenik bakımdan mükemmel bir uyum sağlamaktadır. Avrupa, Amerika önceliğinde tüm dünyada saç uzatma ve saç yoğunlaştırma teknolojisidir. Keratinin en önemli özelliği sıcağa dayanıklı olmasıdır. Çok rahat bir şekilde fön çekilebilir erime ve yapışma yapmamaktadır. Özel solüsyonu sayesinde saçları yıpratmadan kolayca ayrılabilmektedir.

Postiş: At kuyruğu şeklinde saçın arkasından tepeye yakın noktadan lastikle veya toka ile ilave yapılmaktadır. Çok güzel topuz modelleri, abiye modelleri çıkarılabilir. Gelin saçları için ideal türdür.

Halkalı Kaynak: Hafif metal halkaların yardımı ile yapılan saç uzatma ve yoğunlaştırma teknolojisidir. Sıkıştırma taktiği ile mekanik bir birleşme sağlamaktadır. Uygulama diğer uygulamalara göre daha basittir fakat dikkat istemektedir. Halkaları fazla sıkmamak gerekir. Düşme, kayma olmayacak şekilde sıkılması yeterlidir. Sökmek çok kolaydır. Sıkılan pensler ters çevirerek sökülebilir. Uygulama 2-3 aylık zamanlarda bir kaç kez tekrarlanabilir.

Çıtçıt: Saç uzatma ve yoğunlaştırma olarak Türkiye’nin ilk tanıştığı sistemdir. İstenildiği zaman takılıp istenildiği zaman sökülebilmektedir. Çıtçıt genelde 8 parça olarak kullanılmaktadır. Parça çokluğuna göre saç istenirse dağıtılabilir, istenirse topuz yapılabilmektedir. Genellikle özel günlerde, düğünlerde ve davetlerde tercih edilmektedir.

Peruk: ilk keşfedilen yöntem özelliğinin yanı sıra çok kolay bir şekilde takılabilir çıkartılabilir. Kimsenin anlamayacağı kadar doğal, kendi saçınız kadar hafif, sağlıklı hava alan terletmeyen bir sistemdir.

  • Saçlarınıza bakmak, onları yıkamak zincirleme reaksiyona benzer; şampuan, nemlendirici, fön, parlaklık veren serum derken bunlara yaklaşık olarak 45-60 dakika sabahları zaman ayırmamız gerekmektedir. Saçlarınız yıkandıktan bir gün sonra güzel görünebilmektedir. işte bunlardan ipuçları size…
  • Saçınızı daha dün sabah yıkamışsınız, lakin sigara dumanı ve yemek kokuları üzerine yapıştı. Merak etmeyin, sizi şampuanlama derdinden kurtaracak çok özel ürünler var. Saçınızın sadece görünen kısımlarını ve kaküllerinizi yıkayıp kurutursanız, saçınızın tümü kısa yoldan temiz görünebilmektedir.
  • Haftada 2 kere kuaförde fön çektirmek; çalışan kadın için idealdir. Saçlarınızın kirlenme süresince, en az iki gün boyunca “Saçım bugün nasıl görünüyor?” stresi yaşamadan işinize gidebilirsiniz.
  • Eğer saçlarınız elektriklendiyse ve artık dalgalar görünmeme durumuna gelmiş ise, saçlarınızın gözüken bölümlerini bir sprey ile su sıkmalısınız, daha sonra da kıvırıp tokayla tutturun. Evden çıkmak üzereyken açtığınızda, buklelerinizin daha düzgün olduğunu göreceksiniz.
  • Saçlarınız tamamen kontrolden çıktı, ama sıcak maşayla, fön çekmekle uğraşacak vaktiniz yok! Nemlendirici özelliğe sahip durulanmayan bir ürün sürdükten sonra sıkı bir topuz yapın. Tam evden çıkarken açın ve elinizle düzeltin.
  • Saçınızı ayırdığınız yönü değiştirmeniz, saçınızın daha hacimli ve dolgun görünmesini sağlar.

Saçınız bir türlü istediğiniz şekli almıyor ise garip gelebilir fakat sebebi kullandığınız fırça olabilir. Belli fırça tipleri, belli stilleri yaratmanız için size yardımcı olur. Kısacası, saçınızı yapmayı tamamladıktan sonra yüzünüzde oluşan onaylayıcı gülümseyiş, ya da hayal kırıklığıyla birleşen kızgınlığınız seçtiğiniz fırçayla doğrudan ilintilidir. Öncelikle doğal kıldan yapılmış saç fırçalarını tercih etmenizde fayda var, çünkü bunlar saça daha az zarar verir. Bu konuyu çözümledikten sonra, geriye hangi fırçanın hangi stil için uygun olduğunu öğrenmek kalıyor. Saç fırçalarını genel olarak 5 grupta toparlayabiliriz:

Hangi Fırçayı Kullanmalı

Yuvarlak Fırça

İri dalgalar yaratmak için bu fırça tipini kullanmalısınız. Ancak çok kıvırcık, ya da kısa saçları düzleştirmede de gene bu fırçadan yararlanabilirsiniz. Eğer saçınız ince ve kırılmaya mehilliyse, o zaman küçük bir yuvarlak fırçayı tercih edin. Metalden ziyade, ahşap çerçeveli bir fırça satın alın. Çünkü metal saçın yanmasına sebep olur.

Düz Geniş Fırçalar

Saçınızı kısa yolda kurutmak ve düz bir görüntü yaratmak için bu fırça idealdir. Fırçanız düz ve geniş zemini, özellikle uzun saç üzerinde iyi sonuç alınmasını sağlar. Üstelik bir seferinde daha fazla saç miktarı tutulabildiğinden, işinizi de kolaylaştırır.

Seyrek Dişli Fırçalar

Tüm model ve uzunluklarda hacim sağlar. Fırçadaki seyrek dişler, hava dolaşımına olanak tanır. Bu da, diğer fırçalara oranla saçınızın kurumasını hızlandırır. Özellikle çok kıvırcık saçlarda idealdir.

Dar Dikdörtgen Fırça

Uzun ve ince saçlara uygundur. Saça bir model vermeksizin taramak ve elektriklenmeyi önlemek için uygun bir fırçadır. Aynı zamanda, dolaşmış saçları açarak, kafa derisine hafifçe masaj yapar. Elektriklenmeyi önlediği için ince ve hassas saçlara uygundur. Ayrıca kafa deriniz hassassa, diğer fırçalar gibi saçı çekmeyeceğinden bu fırçayı kullanmak daha uygun olacaktır.

Oval Fırça

Bu fırça, saçınızı çok çekmeden içine kadar girebildiği için sert ve gür saçlar için idealdir. Kaynak yapılmış, ya da kıvırcık modeller için de iyi bir seçimdir. Dolanmış saçı açıp, yumuşak bir görüntü yaratmakta birebirdir Ne istediğini bilir. Amacını belirler, hedefe kilitlenir ve başarıya ulaşır. İş yaşamında kolayca kariyer sahibi olur. Para meselelerini sorun etmez. Akrep kadınının çekiciliği kişisel ve saklıdır. Gizem ve tutku en önemli özellikleri arasındadır. Altın sarısı ya da kuzguni siyah fark etmez, önemli olan etrafını aydınlatmasıdır

Saç Dökülmesi

Saç dökülmesi yaygın ve sık görülen bir sağlık sorunu olmaya devam ediyor. Bu sorunu hayatının her hangi bir döneminde her insan yaşayabilir. Araştırmalar sonucunda saç dökülmesinin kadınlarda da görüldüğünü ortaya koymuştur. 20 yaşın üzerindeki her kadının, hayatının herhangi bir döneminde saç dökülmesi nedeniyle tıbbi yardıma ihtiyaç duyduğunu göstermektedir.

Saçın esas maddesi keratindir. Saçlarınızı beslemek, sağlıklı ve parlak saçlara sahip olmak istiyorsanız şu kuralı unutmamalısınız. Saç sadece kökünden beslenmektedir… Saçlarınızı daha iyi beslemek için doğru ve dengeli bir beslenme planı yapmalısınız Dışarıdan yapacağınız çabalardan sonuç alamazsınız. Saç bakımı ürünleri saçın yıpranmış görüntüsünde kısa süreli değişmeler dışında pek yarar sağlamazlar. Bu kullandığınız ürünler saçınızı daha bakımlı göstermektedir. Dış etkilerin oluşturduğu yıpranmanın sonuçlarını bir süre gizlersiniz. Saç bakım ürünleri ile saçınıza sadece bir dış bakım sağlarsınız fakat gerekli olan besin maddeleri saçınıza sadece kan yolu ile ulaşabilir. Saçınız için gerekli besin maddelerini ağız yolu ile doğal besinler ile alabilirsiniz. Saç dökülmelerinin hormonsal metabolik, mikrobik pek çok sebepleri bulunmaktadır. Demir, çinko veya başka bir besin unsurunun yetersiz alımı sorun yaratmış olabilir bunu iyi teşhis etmelisiniz. Yanlış planlanmış dengesiz ve çok düşük kalorili diyetlerin de saçınızı dökebileceğini unutmayın. Sorunu, saçlarınızın ihtiyaç duyduğu vitamin, mineral ve proteinlerin ona yalnızca kan dolaşımı ile ulaşabileceğini unutmadan çözmeyi deneyin. Saç dökülmeniz beslenmenize ilişkin sorunlardan kaynaklanıyorsa, kalsiyum, çinko, selenyum gibi minerallerin, p-aminobenzoik asit, keratin, sistin ve tiamin gibi besin maddelerine katkıda bulunan bazı hazır ürünlerin veya besinlerin ağız yoluyla alımı halinde yardımcı olabileceklerinden şüphe etmemelisiniz.

Son yıllarda tıbbi küf olarak tanımlanan özel bir küfün özellikle kadınlarda sık görülen hormonsal olmayan saç dökülmelerinde son derece etkin bir tedavi aracı olduğunu gösteren güvenilir çalışmalar var. Bu küf, ilk kez 1970’li yıllarda Almanya’da kullanıma verildi. Tıbbi küfün tiamin, keratin ve sistin ile birlikte kullanımının daha etkili olduğunu ise 1990 sonrasında yapılan yeni ve güvenilir çalışmalar gösterdi. Saç dökülmesini durdurmak, saç hasarını önlemek istiyorsanız çözümün dıştan değil içten geldiğini unutmayın. Önce doğru ve dengeli bir beslenme planı yapın, stresten, üzüntüden, uykusuzluktan uzak bir yaşam planı yapın. Gerektiğinde bir uzman danışmanlığı alarak yukarıda belirtilen besin unsurlarını bir arada içeren yeni ve etkili ürünlerden yararlanın.

Saç kaybını artıran etkenler: Stres, bitkinlik, ateş, çeşitli enfeksiyonlar, hormonsal ve metabolik hastalıklar, kansızlık, mevsimler dökülmeler, hamilelik ve emzirme dönemleri, beslenme bozuklukları, bilinçsiz diyet, alkol, kanser tedavisinde kullanılan ilaçlar, zehirlenmeler, radyasyondur.

Saç sayısı: Her insanda 100. 000-150. 000
Saç yoğunluğu: 200/cm²Çapı: 0. 1 mm
Her bir saç telinin aylık uzama miktarı: 1 cm
Bir günde toplam saç uzaması: 20-30 m
Günde kaybedilen toplam saç sayısı: 50-100